Akılalmaz Bir Büyüklük; Uy Scuti Yıldızı
Ağustos 14, 2024İstanbul’un 100 Müzesi
Ağustos 14, 2024
Anadolu’nun Yeraltı Şehirleri
Ksenophon
Diogenes Laertios ondan “filozoflar içinde bir tarih eseri yazan ilk kişidir” diye bahseder.
Yazdıklarının halkı yönlendirmesi, yorum katmak yerine salt olanı yazmasından dolayı ”tarihin ilk gazetecisi” diye bahsetmekte doğrudur.
Atina’lı doğmuş ama hayata Spartalı bakarak öyle yaşamıştır.
Socratese duyduğu hayranlık onu küçük yaşlarda öğrencisi yapmış, sonraları yazdığı ”Şölen ve Socratesin Savunması” eseriyle de Platon’un yazdığı ”Socrates’in Savunması” eserinin karşılaştırılması ile Socrates hakkında çok daha net bilgilere sahip olmamıza vermesine neden olmuştur.
İçindeki bu öğrenme isteği onu çeşitli toprakları asker olarak gezmesini de sağlayacaktır.
Onbinlerin Yolculuğu
Atina ve Spartalıların yaptığı savaşı Pers destekli Spartalılar kazanmıştır. Bu savaştan 3 yıl kadar sonra Kyros, kardeşi kral Artakserkses’ten tahtı almak için kendine Spartalılardan ve paralı askerlerden oluşan bir ordu kurar. İşte Ksenophon bu orduya katılacak ve bu onun artık Atina’lı olmaktan çıkaracak yolun ilk başları olacaktır.
Kyros sefer düzenler düzenlemesine de savaşta hayatını kaybedince bu paralı askerler ortada kalır. Artık Kserkses’de peşlerindedir. O yüzden geldikleri Sardes yolu üzerinden değil, kuzeye doğru yol alarak Karadeniz kıyılarından Trakya’ya ulaşmayı tercih ederler.
Bu yürüyüşün başına geçecek kişi Ksenophon, onun bu yürüyüşte yaşanılanları anlattığı eserin adı da ”Anabasis ; Onbinlerin Yürüyüşü” olacaktır. (Anabasis Yunanca yukarı doğru yürümek anlamına gelir. )
Bu kitap bize Anadolu hakkında birçok bilgiyi veren kaynaklardan biri olacaktır. Bunlardan en ilginç olanlarından biriyse Anadolu’da binlerce insanın yaşayabileceği yeraltı şehirlerinden bahsetmesidir.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Özkonak Yeraltı Şehri
Tatlarin (Acıgöl) Yeraltı Şehri
Mazı Yeraltı Şehri
Özlüce Yeraltı Şehri
Sivasa Gökçetoprak Yeraltı Şehri
O kadar çoklar ki nasıl unutuldular, nasıl hafızalarımızdan silindiler?
Toplam sayısının 200 civarı olduğu tahmin edilen bu yeraltı şehirlerinin henüz sadece beşte biri hakkında bilgi sahibiyiz. Fakat sayıların bu anlamda bir değer yüklemeye de gerek yok. Çünkü bir şeylerin çok olması onların farkına varmamızı sağlamadığı gibi, değerlerine dair de bir anlam ifade etmiyor bizler için. Bu nedenle 1 ya da 200 arasındaki hiçbir sayının birbirine üstünlüğü yok. Peki ama neden böyle?
Düşünün M.Ö 400” mesela. Yani günümüz tarihinden 1618 sene evveli. Bu sayıyı gün hesabına çevirirsek 590.570 gün ediyor(365’lere eklenecek 6 saatler hariç:) Yani demem o ki, 1618 yıl önce yazılmış bir kitap var ortada ve biz ancak 60’lı yılların başında bu yeraltı şehirlerini keşfedebilmişiz. Bu niye böyle sahi? Ne gökyüzünde var ellerimiz ne yer altını sarmış köklerimiz.
Derinkuyu yeraltı şehri 1963 yılında keşfedilmiş ve bu şehir M.Ö 400 yılında yazılmış bir kitapta ismi geçen iki yeraltı şehrinden biri ve üstelikte bulunduğu ilçenin ismi ”Derinkuyu”. Bu gerçekten komik midir yoksa acı mıdır tartışmalıyız.
İnsan denilen canlının tüm diğer canlılara en büyük üstünlüğü şüphesiz ki ”yazı” ve buna bağlı ”kayıt” eylemidir. Çünkü bu eylemler sayesinde, tüm diğer artılarının yanında sınırlarını kendi belirleyebileceği, zaman üstü bir hafızaya sahip olabilmiştir insan. Fakat ne yazık ki en büyük örnekleri geçmişten günümüze çeşitli nedenlerle kitap yakılması, yasaklanması, kütüphane yıkılması, bilgi ve bilim düşmanlığı olan aklı almaz barbarlıklar sayesinde, bu hafızayı kayba uğratmak, sınırlarını daraltmak hatta yok etmeye çalışmak gibi ne kendisine ne de geri kalan dünyaya bir faydası olmayan bir yaklaşım içinde, yüzyıllarını -kısmen diyelim- heba etmiştir insan.
Bir zaman makinesi yaratıp onunla geleceğe gitmek en büyük hayali olabilir insanın fakat olur da geçmişe giderse korkarım ki gelecekten çok daha fazla şaşıracağı şeyler olacak. Aynı şeylerin yüzlerce, binlerce defa yazılıp silindiği, bulunup kaybolduğu, kazanılıp kaybedildiği, ancak küçük bir kısmının her şeye rağmen aktarılabildiği milyonlarcasıyla dolu bir geçmiş. Bu gerçekten dehşet verici olurdu.
Dünyanın en büyük yeraltı şehri Nevşehir’de hizmete açılıyor
10.03.2018 – 08:52
Haberin detayına bakacak olursak; ”Başkan Ünver(Nevşehir Belediye Başkanı Hasan Ünver), başlangıçta Kale Mahallesi alanının imara açılarak iki katlı villa tipi evler yapılmasının amaçlandığı, ancak inşaat çalışmaları sırasında erken Hitit dönemine uzanan, milattan sonra 600’lü yıllara ait yapılar sayesinde dünyanın en büyük yeraltı şehrine ulaştıklarını söyledi.”
İstanbul’daki metro çalışmaları sırasında karşılaşılanları hatırlıyorsunuz değil mi?
Düşünsenize, sıradan bir inşaat sırasında bin yıllık bir mabet buluyorsunuz ve ‘ulan acaba inşaatı durdururlar mı?’ diye düşünüyorsunuz. Bu gerçekten acı!
Başta Nevşehir, özelinde Kapadokya olmak üzere bilinen tüm yeraltı şehirlerini işlemeye ve bu sayede hem kendi kültürel zenginliğimi arttırmaya hem de sizlerle paylaşarak bilgi aktarmaya çalışacağız. Fakat sadece yeraltı şehirleri mi?
Tabi ki hayır!
Petrol zengini olmadığımız için üzülenlerden olmak yerine, coğrafi sınırları içinde yer alan tüm değerleriyle, böylesine muazzam bir kültürel mirası -açıkçası pekte hak etmediğimizi de itiraf ederek- sahiplenmek ve bu durumu ülkemiz adına hem maddi hem de manevi bir kazanca dönüştürmek için çalışmakta en az petrol kadar zenginlik demektir. Hangi ömür yeter ki bu ülkenin güzelliklerini anlatmaya?
Kısa bir zaman içinde ülkemizin yeraltı güzelliklerinde buluşmak üzere…
Historicus – Oğuz Sarıtepe