İstanbul’da 1 Milyon Yıllık Mağara
Ağustos 29, 2020
dünyanın merkezi
Dünyanın Merkezinde İstanbul; Milion Taşı (Milyon Taşı)
Ağustos 29, 2020

Filmlerin İstanbul’u 1

Filmlerin İstanbul’u

Şu sıralar en çok merak sardığım iş, beyaz perde İstanbul’u. Sinemanın diğer sanat dalları kadar eski bir tarihi yok ve bir anlamda kentleşmeyle sinemanın doğuşu arasında tarihi bakımdan çok büyük farklar da yok – en azından İstanbul için bu böyle-. Fakat internetin bizlere verdiği onca imkâna ve neredeyse yüz yıl önce kayda alınmış filmlerin eşsiz değerine rağmen bazı büyük öneme sahip eserlerimizin hak ettiklerince göz önünde olamamaları canımı sıkıyor.
Prof. Dr. Ayla Torun’un ”SİNEMA-KENT İLİŞKİSİNDE İSTANBUL: İLK YILLARINDAN BUGÜNE TÜRK SİNEMASI’NDA İSTANBUL’UN GÖRÜNÜMÜ” (İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2017/I 147-166) isimli makalesinde şöyle bir bilgi yer almakta:

”Ahmet Fehim’in yönettiği 1919 yapımı Mürebbiye’de dış mekân sahneleri Gülhane Parkı’nda geçmektedir. Kentin genel silüeti görülememekle birlikte, bu uzun metrajlı bir filmde İstanbul’un izlenebilen ilk kullanımıdır.”

Düşünebiliyor musunuz? Sene 1919! Ülkemiz ve dolayısı ile İstanbul ciddi bir politik bağımsızlık mücadelesi içinde. Fakat aynı zamanda henüz tarih sahnesine yeni çıkmış olan bir sanat dalının ürettiği ve tarihsel niteliği bakımından eşsiz olan bir eser de, İstanbul’a ait görseller içermekte. Bu eser her ne kadar içinde bulunduğu zaman dilimi için yalnızca bir sinema üretimi olarak değerlendirilse de, aynı esere bugünden bakıldığında şehrin aradan geçen yüzyılına dair ne çok şey söyleyeceği aşikârdır.
Ayrıca filmin taşıdığı mana ve içerisinde barındırdığı tarih dışında da birtakım özellikleri mevcut. Bunlardan en önemlileri Türk Sineması Araştırmaları’nın internet sitesinde  şu şekilde özetlenmekte;
www.tsa.org.tr/tr/film/filmgoster/5325/murebbiye
*Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mürebbiye isimli romanından uyarlanmıştır (Özön, Türk Sineması Tarihi, 24).
*”İşgal makamlarınca “Angel’ın kişiliğinde Fransızları küçük düşürdüğü” gerekçesiyle film sansürlenmiştir. Filmin Anadolu’ya gönderilmesi yasak olsa da, film gösterilerek büyük ilgi uyandırmıştır. Bu yüzden, sansüre uğrayan ilk Türk filmi olarak kabul edilir” (Özön, Türk Sineması Tarihi, 24).
*”Malul Gaziler Cemiyeti’nin ilk yapımıdır” (Özön, Türk Sineması Tarihi, 24).
Ayrıca belirtmeden edemeyeceğim ki bu film bir sessiz filmdir ve sadece bu nedenle bile müzelik olmaya değerdir. Yine belirtmeden edemeyeceğim ki resmi olarak bu film bir ”Osmanlı İmparatorluğu” filmidir.
Bu bilgiler ışığında keşke demekten alıkoyamıyorum kendimi, zira keşke bu şehirde tüm bunları bize bir arada sunabilecek kapsamlı bir müzemiz olsaydı da; duvarlarını ardımızda bıraktığımız yıllara ait filmlerin afişlerinin süslediği, tüm gün içerisindeki salonlarda geçmişimize ışık tutacak filmlerimizin izlenebildiği, efsane diyalogların ya da sahnelerin kısa kesitler hâlinde sunulduğu, sinema tarihimize dair bir kütüphanenin yer aldığı, koridorlarında gezerken o çok sevdiğimiz, içimize ve çocukluğumuza işlemiş film müziklerinin belki de ilk kayıtlarının çaldığı bir mekana sahip olabilseydik. Keşke bizleri girişinde bir yanda yeşilçamın renkli dünyasının, bir yanda sinemamızın ilk yıllarına ait renksiz dünyanın karakterleri karşılayabilseydiler.
Ne dersiniz? Belki de sesimizi duyan birileri olur, öyle değil mi? Yani sanıyorum, bu bilgileri ve bu talebi beraberinde getireceği başka bilgiler ve talepler eşliğinde tekrar tekrar paylaşmak ve farkındalığı arttırmakta büyük yarar var. Sizce de öyle değil mi?

Yazının ikinci bölümü için lütfen tıklayınız; Filmlerin İstanbul’u 2

Oğuz Sarıtepe

İstanbul tarihi ve turistik yerleri

Bizi Facebook adresimizden takip edin

sehrinhikayesi@gmail.com

Comments are closed.