karagöz
Karagöz
Şubat 11, 2020
İstanbul’u İzliyorum, Gözlerim Açık
Şubat 11, 2020

Konstantin’den Fatih’e, Fatih’ten Bize

kutsal havariler kilise

Konstantin’den Fatih’e, Fatih’ten Bize

”Konstantin 325 yılında İmparatorluğun resmi dinini Hıristiyanlık olarak ilan ettikten sonra 330 yılına kadar üç kilisenin yapımına öncelik verir. Bunlar Ayasofya, Aya İrini ve Kutsal Havariler Kilisesi’dir. Ayasofya zamanında tamamlanamaz ama Kutsal Havariler’in büyük bölümü ile Aya İrini 330 yılına yetişir. İmparator Konstantin için Kutsal Havariler Kilisesi’nin özel bir önemi vardır. İnşaat sırasında, kiliseye, güney cephesinin sol tarafından girişi olmak üzere ana caddeye doğru uzanan oldukça büyük bir bölüm ekler. İçine 13 mezar için yer hazırlatır. Ortada kendisi yatacak, sağına ve soluna 6 ve 6 olmak üzere İsa’nın 12 havarisinin kemikleri daha doğrusu onlardan kalan kutsal parçalar konulacaktır. Böylece kendisi de 13. Havari olarak onlar arasında yer almış olacaktır.’
-Hıncal Uluç(Sabah-06.12.2015)-

Kutsal Havariler Kilisesi’ni tasvir eden 12. yüzyıl minyatürü.
Fotoğraf: İstanbul’un 100 Roma, Bizans Eseri, Kültür A.Ş. Yayınları
Bizans Tarihçisi Radi Dikici “İstanbul tarih açısından bir mücevher. Yazmakla biteceğini zannetmiyorum” diyor. Benim bu konuda ne kadar hükmüm geçer bilemiyorum fakat aynı kanaatteyim.
Nekropolis  kelimesi Yunanca nekros-polis kelimelerinden türetilmiştir ve ölüler şehri demektir. Fakat arkeolojide kullanılan manası ile daha çok mezar alanı anlamına gelmektedir. İşte İstanbul’da bu hadiselerin geçtiği yıllardan bu yana tahmini olarak 7-8 metre yükseldiği varsayılan bir şehir olarak, aslında bir anlamda özellikle de antik yaşam alanlarının üzerilerine kurulan yapılar itibarı ile ölü kemiklerinin üzerine inşa edilmiş bir şehirdir. Bu başlangıçta ürkütücü gelebilir fakat tarih böyledir. Şayet konuya hakim ve araştırmaya açıksanız geçmişin tüm gerçeğini kucaklar ve onu ürkütücü değil aydınlatıcı hatta yol gösterici olarak görebilir aksi halde vicdan azabı dahi çekebilirsiniz. Ben şahsen size bilgisizlikten doğan bir azap çekeceğinize, Fatih’in yaptığı gibi bilgiyle mükemmelleşen bir sefa sürmenizi tavsiye ediyorum.
İstanbul fethedildiğinde şehre giren askerler belirli bir süre için yağma haklarını kullanırlarken dikkat etmeleri gereken bazı şeyler vardı. Çünkü Fatih iyi bir tarihçiydi ve tıpkı kendisinden 1000 sene önce yaşamış olan Büyük Konstantin gibi mimari yapılara ve bunların şehre kattıkları kutsiyete büyük önem veriyordu.
Aslında mesele basit fakat bu kabuk basitliğin içinde derince bir meseleydi. Doğu ve Batı ayrılığının Roma İmparatorluğunu ikiye böldüğü ve zamanla bu iki yapının yönetimlerini devralan imparatorlarca yapılan hamleler doğrultusunda bir hayli büyüdüğü hatta resmen düşmanlaştığı bir hâl almıştır. Latin istilası buna güzel bir örnektir (Haçlı seferlerinin İslam dünyasına olan asıl hedefinden saparak İstanbul’a uğraması tesadüfi değildir şüphesiz).

Vasily Sergeevich Smirnov’un ( 1858- 1890) “İmparatoriçe, Kutsal Havariler Kilisesi’nde atalarının mezarlarını ziyaret ediyor” adlı tablosu.
Büyük Konstantin ve Fatih Sultan Mehmet gibi insanların tarihe katkıları büyüktür ve hiçte şaşılmayacak bir şeydir ki böyle büyük insanlar üzerinden kaç yıl geçmiş olursa olsun birbirlerinin yaptıklarına saygı duyarlar ve kutsiyet anlamında bir devamlılık uğraşı içinde olurlar. Konstantin İstanbul’u Hristiyanlaştıran, Fatih ise Müslümanlaştıran hükümdardır. Konstantin’in şehre kutsiyet kazandırmak ve kendini bir bakıma ölümsüz huzura taşımak adına inşa ettirdiği Havariyyun(Kutsal Havariler)Kilisesi Fatih için anlamlıdır bu yüzden fakat yine de yıktırılır. Bu bir tezat gibi görülebilir fakat Fatih önemli olanın Kilise değil altına gizlenen kutsiyet olduğunu bilir ve ve şehrin Hristiyanlığının simgesi olan Kilise yıkılarak bitişiğine Fatih Camii yapılır fakat kutsiyetinin simgesi olan nekropol kısmına dokunulmaz. (Mimar ve Restoratör Ali Saim Ülgen, Halim Baki Kunter(Tarihçi) ile beraber hazırladığı Fatih Camii adlı makalesinde caminin kilise üzerine inşa edilmediğini belirtmiştir.) Bugün hâlâ şehrin doğal yükselişi sayesinde iyice toprağa gömülen kemiklerin bir kısmı oradadır. Bir kısmı ise(bazı lahitlerde buna dahil) İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir.
Yolunuz Fatih’e düşer de Fatih Camii’ne giderseniz, ister namazınızı kılın ister sadece huzura gidin fakat şunu aklınızdan asla çıkarmayın; ”Tarihteki büyük insanlar daima geçmiş dönemlerde yaşamış büyük insanların miraslarını korumuşturlar ve kendilerinden geleceğe ne miras oluşturacaklarsa bu geçmiş mirasın üzerine katarak hem geçmişe saygı ve minnetlerini göstermişler hem de gelecek nesillere daha büyük bir miras bırakmıştırlar…”
Yani bize bırakılan bu miras -uzun zamandır gökten inmişcesine, piyangodan çıkmışcasına hor kullandığımız İstanbul şehri- bir tesadüf değildir!

 

İstanbul’a Seyahat

Eşsiz bir kültür turizmi yaşamak, tarihin bambaşka köşelerinde gezinmek, tatilinize tarifsiz güzellikler katmak için, seyahat planlarınızı İstanbul’a yapın.

İstanbul seyahatinizde nerede kalacağınıza, nereleri görmeniz gerektiği, neleri tatmanız gerektiğine dair bilgiler almak istiyorsanız bize mail atabilirsiniz. Kalabileceğiniz otellerden, yemek yiyebileceğiniz mekanlara, gezi rotanızdan, eğlence alanlarına kadar her konuda bilgiyi arkadaşlarımız karşılıksız olarak size vereceklerdir. Şimdiden iyi tatiller, iyi eğlenceler…

sehrinhikayesi@gmail.com

İstanbul Tarihi ve Turistik Yerler; Şehir İstanbul

Bizi Facebook sayfamızdan takip edin

Oğuz SARITEPE

Comments are closed.