Filmlerin İstanbul’u 2
Şubat 11, 2020
Sakız Hanım ile Mahur Bey. Yeşilçam Sokak/Emek Sineması
Şubat 11, 2020

Puzzle

PUZZLE

Merhaba,
Düşünüyorum da, bu siteye yazmaya başladığımdan beri bile ne çok şey değişti hayatımda, çünkü değişim kaçınılmaz bir olgu… Yeniden buralarda olmak benim açımdan keyifli, kendimle söyleşilerimi sizinle paylaşma şansım oluyor böylece. Teşekkürler, eğer buraya dek okuduysanız bile.
Yazının başlığını aslında “parça parça” koymayı düşündüm ilk olarak, ancak sonra farklı algı yaratır parça parça hali diyedir ki, “puzzle” oldu. Neden “yapboz” değil dediniz değil mi? Eminim soranlarınız vardır, ben de olsam sorardım. Anadil savunan biri olarak. Çünkü yapbozda bulmaca anlamı yok gibi, oysa puzzle parça parça ama azdan çoğa gelişen, çözülen ve sonuçta tamamlanan bir bulmaca. Puzzle yapılıp bitince zaten kim onu bozmaya kıyabilir ki?
Yaşam dedim, hayat…yazının başında. Yaşam da bir bulmaca aslında. “Yazgı” deyin, “kader” deyin…her ne ise adı öyle bir şey işte. Bazı parçalar öyle yerlere denk geliyor ki, daha doğrusu denk getirmeliyiz ki o akış içinde işe yarasın. Yoksa bir yığın bölük pörçük parçanın başında çaresiz kalakalırız. Hangimizin başına gelmedi ki zaman zaman?
Hiç sormadan dünyaya atarlar bizi. Sonra da ilk andan itibaren bir şeylere tutunmaya, dokunmaya ihtiyaç hissederiz. Kimimiz kolayca kimimiz de daha zor koşullarda sürdürmeye çalışırız bu çabayı. Puzzle parçaları daha ilk andan itibaren yerlerine yerleşmeye başlar. Başta destek alarak kenar kontürlerini buluveririz. Esas zor kısımlarını yapmak ise maalesef tek başımıza gerçekleştirmemiz gereken bir iştir… Üstelik pek çok aksilik ve negatif etkiye karşın yapmak zorunda kalabiliriz bu işi.
Bir puzzle yapmayı hiç denediniz mi? Ya da daha farklı sorayım, yapmayı denemeseniz de yapanı izlediniz mi? Farklı sayılarda parçalardan oluşurlar. Binlere varan sayıda bölünmüş parçası olanlar var bildiğim. Hayatımızınki de öyle bence. Yaşlar ilerledikçe nasıl sorunlar, algılar, sorumluluklar çoğalıyorsa o puzzle da daha çok küçük parçalara bölünüp zorlar sahibini. Renkleri, kontürleri denk getiremezseniz uyduramazsınız. Uydu sanarak, yanlış yerlere yanlış parçaları koymak işten bile değildir. Bunun farkına vardığımızda da bazan çok geçtir.
Hiç unutmam, bir keresinde daha otuzlu yaşlara bile gelmemişken büyük bir masada serili bir puzzle vardı uğraştığım… Hâlâ  ders çalıştığım zamanlardandı, ve küçücük bir odanın içinde masanın üstünü tamamen kaplamıştı. Birgün bir arkadaşım ders çalışmaya geldi, sabırsızın tekiydi. Yapanlar bilir, olası parçaları yakın yerlere koyar sonra düşündüğünüz yere olacak mı diye denersiniz. Tüm kenar ilişiklerini karıştırıp içerde de anarşi yaratacak parçaları ekleyivermişti. Nasıl hiddetlendiğimi tahmin bile edemezsiniz ki, kolay kolay olmayacak bir durum bu. O sinirle yaptığım yüzlerce, ne yüzü bin diyeyim parçayı da bir el hareketi ile dağıtıverdim. Bir daha da bu işe soyunmadım hiç. Çocuklarıma öğretirken beş-on parçalıklarını saymazsak. Hâsıl-ı kelâm, diyeceğim o ki, ne kimsenin bir şeyine, yaptığı bir işe  o istemeden dahil olurum, ne de bana o şekilde davranılmasından hoşlanırım.
Kişiler etkili yine de hayatımızın puzzle oluşumunda. Rastlantılara ve denk gelişlere inanıyorum. Biliyorum ki, herşey bir nedenden ötürü ve bir program dahilinde sunuluyor bize. Hattâ bir kaç kez deneme şansı da veriliyor. Öyle ki, başımıza geldiğinde bir felaket olduğunu düşündüğümüz şeyin meğer bir güzelliğin sebebi olabildiğini görüyoruz sonradan. Daha önce görmediğimiz uygun bir kenarı birden farkederiz ya hani, işte öyle. Sakın ola ki bezginlik gelip de puzzle kartonunu fırlatıp atanlardan olmayalım… Tek ve yalnız bir tane hayatımız var ve her şeye rağmen aslolan hayattır.
Özenle tamamladığımız puzzlelar gibi hayatlarımız olsun ve bizden sonrakilere her hangi bir alanda örnek kalsın. Zor ve bitmiş puzzlelar çerçeveletilip duvara asılır bilirsiniz. O duvara asacağımız, bazan iyi yetiştirilmiş çocuklar, onurlu bir hayat, bazan topluma yaptığımız yararlı işler, bazan güzel kitaplar, bazan güzel bir şarkıdır.Hâtta, anıldıkça gülümseten yaşanmışlıklar bile onlara dahildir.  Hangisi ise, en güzel renklerle, en uyumlusundan olsun… Çünkü hayat gerçekten çok kısa ve yapacak öyle çok şey var ki…
Şimdi bir durup düşündüm; “Kaç kez değiştirdim o puzzle dizilişini, kaç kez sevindim uydu diye bir parçayı denkleyince, kaç tanesi yerine oturdu, daha ne kadarı kaldı?” Çok klasik bir cevap veriyorum kendime.
“Zaman ve çabam gösterecek”, sizin için de öyle, hadi, bir sorun kendinize.
Güzellikle…

Suna TEPE

Özgür köşenin bağımsız kalemleri

Bizi Facebook adresimizden takip edin

Comments are closed.