Balığın Karanlığı
Şubat 11, 2020
Mavi Gözlü Çocuk
Şubat 11, 2020

Antar-K-Tika

Antar-K-Tika

Dünya’da hiç kimsenin olmayan fakat aynı zamanda herkesin olan bir yer var. Hem de çok büyük bir yer: ANTARKTİKA!
(Açıkçası ben bugüne kadar hep ‘Antartika’ diye biliyordum fakat doğrusu ‘Antar-K-tika’ imiş. Ancak bu yazım yanlışı o kadar yaygın bir halde kullanılmakta ki, internet aramalarında bile hatalı sonuçlar çıkıyor hatta basılı materyallerin büyük kısmı bu hata ile yayımlanmakta. Siz bu hataya ne kadar önem verirsiniz bilemem fakat bilginize sunmuş olayım
İnternet aramalarınızda tam metnine kolayca ulaşabileceğiniz bir antlaşma var: Antarktika Antlaşması!
Bu antlaşma ilk kez 1 Aralık 1959 tarihinde 12 ülke tarafında imzalanarak kabul edildi(Arjantin, Avustralya, Belçika, Şili, Fransa Cumhuriyeti, Japonya, Yeni Zelanda, Norveç,Güney Afrika Birliği, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda, Birleşik Krallığı ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümetleri). Ancak daha sonra zamanla ülke bütünlüğü bozulan imzacıların, kurulan yeni yapılarıyla anlatlaşmayı ayrı ayrı yeniden imzalamaları ya da başka diğer ülkelerin dahil olmasıyla bu sayı günümüzde 53’e yükseldi. Şayet merak ettiyseniz hemen söyleyeyim, ülkemiz de 24 Ocak 1996 tarihinde bu antlaşmayı imzaladı.
Peki ne diyordu bu antlaşmada? Ve niye bu kadar önemliydi?
Aslında iki ayrı soruya da gerek yok ya da daha fazlasına, çünkü maddeleri yalnızca bir kez okumak bile kolaylıkla hem antlaşmayı hem de önemini kavramanızı sağlıyor. Az evvel yazmış olduğum gibi tam metnine internet aramalarında kolayca ulaşabilirsiniz, zaten kısacık bir şey. Fakat bazı önemli gördüğüm noktaları özellikle paylaşmak istiyorum.
Ayrıca antlaşmanın imzalandığı tarihe dikkat etmenizi. Zira tam da soğuk savaş dönemine denk geliyor. O sıralarda Sovyetler ve A.B.D arasında ciddi bir silahlanma yarışı var. Bu yarış aslında diğer tüm alanlarda da mevcut. Mesela uzay! Bir Sovyetler öne geçiyorsa, bir A.B.D öne geçiyor. Dünya’nın geri kalanı ise bu iki dev yapının gölgesinde mümkün olduğunca sakin bir bekleyiş içinde.
”Madde 1
1. Antarktika salt barışçıl amaçlar için kullanılacaktır. Her tür silahın denenmesi, üs ve tahkimat yapılması, manevra vb askeri nitelikli her önlem yasaklanacaktır.
2. İşbu Antlaşma askeri personel ya da donanımın bilimsel araştırma veya öteki barışçıl amaçlarla kullanılmasına engel teşkil etmeyecektir.”
”Antarktika salt barışçıl amaçlar için kullanılacaktır. Her tür silahın denenmesi, üs ve tahkimat yapılması, manevra vb askeri nitelikli her önlem yasaklanacaktır.”
Görüldüğü üzere Anktarktika aslında daha çok, düşman elinde büyük bir tehdit olabileceği ihtimali nedeniyle önemlidir. ‘Salt barışçıl’ vurgusuna ise takılmayınız lütfen, zira o günden bugüne değişen bir şey yok. Silah üretiminde öncü ve başarılı olan tüm ülkelerin söylemlerinde ‘barış’, mutlak vurgudur.
”İşbu Antlaşma askeri personel ya da donanımın bilimsel araştırma veya öteki barışçıl amaçlarla kullanılmasına engel teşkil etmeyecektir.”
Yine görüldüğü üzere madde 1’in 2. bölümünde ise, dolaylı yoldan 1.bölümün kilitlerini açmak için gizli bir anahtar bırakılıyor. Buradaki ‘Bilimsel Araştırma ve Öteki Barışçıl Amaçlarla’ vurgusu da bu yüzden önemlidir işte.
”Madde 5
1. Antarktika’da nükleer patlama yapılması ve yörenin radyasyon atıkların atıldığı yer olarak kullanılması yasaklanacaktır.”
”Antarktika’da nükleer patlama yapılması ve yörenin radyasyon atıkların atıldığı yer olarak kullanılması yasaklanacaktır.”
Aslında bu cümleyi olduğu gibi vurgu kabul etmek gerekir. Ayrıca rezil bir vurgu olduğunu da söylemek gerekir. İçerisinde o dönem ki Dünya’nın iki büyük süper gücünün temsilcilerinin de bulunduğu bir heyetin yazma zorunluluğu hissettiği maddeyi lütfen tekrar tekrar okuyunuz. Nükleer patlama ve radyasyon atıklar! Yani, karşılıklı bir yarışa dönüşen süper hızlı gelişim evrelerinin, bu sahipsiz kıta üzerinde uygulanmaması ve yine bu sahipsiz kıtanın bahsedilen evrelerin doğurabileceği kötü sonuçların çöplüğüne dönüşmemesi için yazılmıştır bu madde.

Günümüzde daha çok ‘Küresel Isınma’ odaklı, ‘buzullar eriyor, penguenler ölüyor’ sloganlı önümüze sunulan Antarktika, aslında bu maddelere bakıldığında geçmişin dünyası açısından en az uzay kadar kaygı duyulan bir konudur. Zira biz bugün çok başka odaklarla uzayı konuşuyor olsakta, atmosferi geçen hatta geçeceği öngörülen ilk roketten beri(tam da o yıllara denk gelir bu iş) asıl mesele orada kimin söz sahibi olacağıdır. Antarktika’da bu mesele antlaşma metnine bakılırsa çözülmüş gibi duruyor. Fakat komplo teorileri üretmek şahsen beni her zaman için daha araştırmacı olmaya sevk etmiştir. Bu nedenle de kuşku duymadığım netlikteki metinlerin üzerinde bile sırf o netlikleri yüzünden özenle dururum.

Yaklaşık olarak 14.000.000 km² kara alanına sahip olan Antarktika hemen hepimizin ilkokul yıllarından beri bakmakta olduğumuz Dünya haritasının en alt bölümünde ancak bir kesiti ile bulunur. Yerli halkı yoktur. Bidiğim kadarı ile şimdiye dek hiç olmamıştır(Kıta, Dünya’nın en kurak bölgesidir ve bazı yerlerine 2 milyon yıl yağmur yağmadığı olmuştur. Ayrıca 1840 yılında ilk kez keşfedildiğinden bu yana Dünya’nın önceliğini daha çok yaşanabilir alanlara vermesi sebebiyle ve bilimsel çalışmaların haricinde bir karşılığı olmadığından, hâlen gizemlidir denilebilir). Ayrıca çok ilginç bir bilgi daha vereyim sizlere. Bu haritalarda bembeyaz gözüken kıta aslında sanıldığı gibi tamamen buzdan oluşma ya da tamamen buzla kaplı değildir. Görünen buzla kaplı kısımlarının altında vadileri, dağları ve gölleri vardır. Ancak maalesef kara alanının sadece yüzde 2’si kadarının üzeri buzla kaplı değildir. Yani şayet yolunuz düşerse ve canınız öylesini isterse arkanızda beyaz olmayan bir fonla fotoğraf çektirebilirsiniz bu kıtada. Fakat bundan daha ilginci şudur ki; Antarktik Konvergensi denen bir nokta(Büyük Okyanus, Atlas ve Hint Okyanusları’nın sularıyla Antarktik Kutup Çevresi akıntısının buluştuğu nokta), dünyanın en zengin deniz ekosistemlerinden birine sahiptir. Bunun ilgililer için iyi bir araştırma konusu olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak; bana kalırsa tüm Dünya’nın belki biraz da güçlü bir tehdit olabileceği ihtimali nedeniyle üzerinde uzlaşabildiği tek büyük noktadır. Öyle ya da böyle, buzlu ya da buzsuz Antarktika üzerinde sürekli bir yaşamı, nüfusu, insana dair geçmişi, kültürü ya da herhangi başka bir birikimi olmayan yani ‘insansız’ ve bu nedenle de hem geçmişinde hem de günümüzde tamamen ‘savaşsız’ tek kara parçasıdır.

Yazarımızın tüm yazılarına ulaşmak için lütfen tıklayınız; Oğuz Sarıtepe

Anasayfaya dönmek için lütfen tıklayınız

Bizi Facebook adresimizden takip edin

Comments are closed.