Beykoz’un Duvarları
Şubat 10, 2020
Antar-K-Tika
Şubat 11, 2020

Balığın Karanlığı

BALIĞIN KARANLIĞI

Yerin metrelerce altındaki zifiri karanlık bir gölde doğmuş ve tüm hayatını orada geçirmiş ve gelecek hayatınında tümünü orada geçirmesine engel hiçbir gücün varlığından haberdar olmayan ufacık bir balıktır dostumuz. Gözleri yoktur. Onunla birlikte aynı gölü paylaşan diğer canlılarında gözleri yoktur. Çünkü bu canlıların tümünün ortak yaşam alanı olan bu göl ve çevresinde hiç ışık yoktur. Ufak balık dostumuz ve diğer tüm canlılar göze ihtiyaç duymadan birbirlerinden farklı savunma ve saldırı mekanizmalarıyla donatılmış ve bu sayede ışığın hiç bulunmadığı bir ortamın ustası birer canlı olarak bu durumun eksikliğini yaşamadan yaşamaktadırlar.

Geçmiş nesillerden kendilerine miras özellikleri gelecek nesillere daha da işlerine yarar şekillerde aktarabilmek adına yaşadıkları hayatı mümkün olduğunca uzun tutuyor ve av olmamaya özen gösteriyorlardı herbiri. Fakat bu çetin savaş her ne olursa olsun tümünün kazanabileceği bir ortak şölenle son bulmuyor ve gölün yaşamı sürdürebilen canlı sayısı her geçen nesil biraz daha azalıyordu.

Zaman kavramının modern insan zaman kavramından bir hayli farklı olduğu bu yeraltı yaşam alanında bir titreşim hissedildi tüm ahalice, tamda bizim ufak balığın yemek yeme saatinde. Aslında kuvvetlicede bir ışık vurdu suyun daha evvel hiç ışık görmeyen karanlık yüzeyine fakat bunu suiçi canlılarından hiçbiri hatta muhtemelen suyun kendisi dahi algılayamamıştı. Fakat birdenbire yaşam alanlarının atmosferinde hissedilen garip şey -bir tehlike olabileceği benzer bir tehlikenin daha önce hiç olmaması kaynaklı akla gelmesede- herbirini tedirgin etmişti. Saklanılacak güvenilir bir yer bulanlar saklanmak üzere kaçışmaktayken, bizim ufak balık başta olmak üzere bazı meraklı arkadaşlar atmosferi değiştiren şeyin en çok hissedildiği yer olan suyun yüzeyine iyice yaklaşmış ve neler olduğunu anlamaya çalışmaktaydılar.

Ses işitebilme özelliği olanlar daha önce benzerine hiç rastlamadıkları ve duyu organları için fazlasıyla güçlü olan bu yeni seslerden ürkmekle beraber, meraklarını yenemeyerek cankulağıyla dinliyor ve bekliyorlardı olacakları. Bizim ufak balıksa normalde gözlerinin olması gereken yerde olan belli belirsiz şişkinlikleri suyun üzerine çıkarıp, yüzeydeki titreşimlere de hayal gücü elverdiğince anlamlar yükleyip, fazlasıyla sıkıcı hayatını hiç olmazsa bir süreliğine hareketlendirebilmenin derdindeydi.

Ve karanlık,
Artık o aynı karanlık değildi!
Ufak balığın son hatırladığı şey, derisini bir anda sıkıca saran ve tüm çırpınma girişimlerini engelleyen güçlüce bir şeye hapsolduğuydu. Balık, kendine geldiği andan itibaren yüzüyor fakat bir türlü ilerleyemiyordu. Sürekli kaygan yüzeylere çarparak iki tane kendisi kadar alanın dışına çıkamıyordu hiçbir şekilde. Tam aklından aç olduğu geçiyordu ki yukarı aşağı yaptığı hareketler sonucu yine kendisinin ancak iki tane uzunluğunda bir alanda fakat bu sefer bu alanların her ikisinde de yiyecek sınıfına dahil edebileceği hoş şeylerle karşılaşmıştı. Bu ne olduğunu bilmediği fakat birazda içgüdülerinin verdiği güvenle yiyecek olduğuna inandığı şeyleri mideye indirerek açlık belasından kurtulmuştu. Şimdi sakin olmalı ve beklemeliydi. Nerede olduğu konusunda bir fikri yoktu, fakat yiyecek vardı. Buna her ne kadar anlam verememiş olsada bir avcının elinde olmadığını düşündü. Hâlâ hayatta olmasına güvenerek cesaretlendi ve her şeyi o tireşimlere yordu. Tüm bunların o titreşimlerden sonra olması garipti.

Burada yalnız olup olmadığına emin olmak için tüm dikkatini vererek hapis olduğu küçük alanı iyice taradı. Yalnız olduğuna emin olunca tekrar rahatladı. En azından içinde bulunduğu alanda bir avcı tehdidi yoktu. İyice rahatlamaya başladı, yavaşça dibe çöktü ve az evvel açlığında etkisiyle uyanmış olduğunu fark edip yorgunluğunu hafifletmek adına uyumaya karar verdi.

Tekrar titreşimler…
Panikle uyandı uykusundan ufak balık ve çılgınca yüzüp durmaya başladı daha önce sınırlarını defalarca kontrol ettiği ve bir çıkışının olmadığına emin olduğu sınırlı alanında. Daha evvel fark ettiği tireşimler sonrasında derisine yapışan şeyi hissediyordu, bu garipti. Bir an için hâlâ uykuda olduğunu düşündü fakat yüzme eylemini gerçekleştirdiğinin üstelikte bunu çılgıncasına yaptığının bilincindeydi. Fakat işte korktuğu başına geldi, o yapışkan şey yine derisine değdi ve vücudu hareketsiz kalıncaya dek sıkıştırıldı. Çaresizliğini anlayan ufak balık, kendini yormanın anlamsızlığını çabucak kavrayarak direnci kesti ve teslimiyeti kabule mecbur kaldı.

Balık nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde taşındığını fark etti, bu sefer bilinçsizliği kısa sürmüştü. Sanki tüm hayatı boyunca temas hâlinde olduğu ve en yaşamsal saydığı şey olan sudan bağımsızdı şu an. Kendi derisi benzeri eşitsiz bir zemin üzerinde ve algıladığı titreşimler sayesinde hareket hâlinde olduğunu varsayarak taşındığını düşündü. Bu tıpkı suyun içerisindeki hareketine benziyordu fakat normalde kendi vücuduyla ve suyun yardımıyla kazandığı ilerlemeyi bu aracı zemin sayesinde ve muhtemelen suyun desteği olmaksızın yapıyordu.

Bu yumuşakça taşınış ani bir çarpışla son buldu az sonra ve balık kendini şiddetli bir buluşmanın ardından deminkine nazaran oldukça sert bir zeminde buldu. İşte şimdi korkuyordu. Çünkü bir sürü bilinmezin kendisini sonunda getirdiği yer daha başlangıcında onu şiddetiyle karşılamıştı. Açlığı yoktu, uykusunu almıştı ve hatta titreşimleri ilk hissettiği sıradaki çılgınca yüzüş serüveni kendi tabi hayatınca yaptığı şeylerle hemen hemen aynıydı. Fakat şimdiki durum pekte benzerine rastladığı ya da deminki gibi akıl yürütebileceği türden bir durum değildi. En azından artık iyimser olamayacağını anlamıştı. Kesinlikle başı beladaydı.

Tedirginliği doruğa ulaştığı esnada sert zeminle karşılaşmadan evvel taşındığını hissettiği yumuşakça şey ona dokunmaya başlamıştı. Yüzeyine en yukarıdan en aşağıya dokunuyor, onu ters yüz edip, canını çokta yakmadan onu şekilden şekile sokuyordu. Sonra üzerine tanıdık bir şey geldi, bu suydu. Kısa bir sürede olsa suyla buluşmuştu ve bu ona biraz da olsa canlılık ve umut vermişti. Fakat sonra bu dokunuşlar şiddetlendi ve bir takım titreşimler eşliğinde soğuk bir nesneyle canı yavaş yavaş yanmaya başladı. İçine bir şey girmişti sanki ve içinden bir şey alıyordu. Kısa sürdü bu durum fakat canı çok yanmıştı. Bu eylem birkaç kez daha ve her seferinde farklı hisler yaşatarak tekrarlanmıştı. Daha fazla dayanamayacak hâle geldiğinde, artık kısa aralıklarla buluşturulduğu suyu da hissedemez olmuştu…

Yine bir açlık ve vücudunda bazı noktalarda hissettiği acıyla uyandı ufak balık. Çılgıncasına yüzecek gücü yoktu fakat bir şeyler yemesi gerekiyordu. Yavaş hareketlerle kendisine tanıdık gelen o geçici yaşam alanında bir süre yüzdü ve yiyecek sınıfına dahil edilebilecek bir şeyler aradı. Bulması uzun sürmemişti. Yavaşça karnını doyururken bir yandanda yaşadıklarını düşünüyordu. Ufak balık sessiz, ışıksız ve macerasız hayatındayken neredeydi bilmiyordu, nasıl bir şeydi onuda pek bilmiyordu. Tamamen hissi yaşadığı ve kabullendiği en azından zamanla alışmış olduğu belirli bir hayatı vardı. Oysa şimdi birdenbire bir sürü bilinmezin ve acı veren şeyin içinde sadece zahmetsizce ulaştığı yemeğine sevinebiliyordu. Ufak balık artık eskisi gibi hissetmiyordu. Onun karanlığı insan karanlığından farklıydı ve onun karanlığa dair algısıda insanınkinden farklıydı fakat acı ve umutsuzluk hisleri birçok diğer canlıyla benzeşiyordu…

İnsanın Günlüğü
Bu sabah elime geçen çok değerli bir tür üzerinden aldığım örnekler benzerlerine daha evvel rastlamadığım bazı verileri kaydetmemi sağladı. Bu çok önemli verileri analiz etme işine vakit kaybetmeden giriştim ve oldukça şaşırtıcı sonuçlar aldım. Çalışmalarıma daha rahat devam edebilmem için bu türün benzeri en az bir düzine balığa daha ihtiyacım olacak. Bunu araştırma ekibine az evvel bildirdim. Umarım en kısa sürede elime ulaşırlar. Şimdilik elimdeki tek balık üzerinde, hayatta kalmasına özen göstererek yaptığım kısıtlı çalışmalar dışında yalnızca onu dışarıdan gözlemlemekle yetiniyorum. Işık konusunda herhangi bir algısının olmadığına emin oldum. Gözlerini nesiller önce kaybetmiş. Göz üzeri derisi neredeyse diğer deriyle aynı aşamaya ulaşmış. Ses konusunda henüz emin değilim, fakat duyabildiğini sanmıyorum. Ömrünü suyun içinde geçirmiş olmalı. Sadece titreşimlere hassasiyetinin oldukça yüksek olduğunun farkına vardım. Umarım diğer örnekler gelene kadar yapacağım bir kaç testide üzerinde uygulayabilirim. Şimdilik bu kadar. Oldukça yoruldum, biraz uykuya ihtiyacım var… saat tarih
TEMMUZ 2016

 

Yazarımızın tüm yazılarına ulaşmak için lütfen tıklayınız Oğuz Sarıtepe

Anasayfaya dönmek için lütfen tıklayınız

Bizi facebook sayfamızdan takip edin

Comments are closed.