G’üvercinka’dar
Ocak 31, 2020
istiklal caddesi
İstiklal Caddesi’nde Hisler
Ocak 31, 2020

Eyy İnsan!

Eyy İnsan!

Bana kalırsa nereden geldiğini fazla önemsiyorsun. Hem eskisi gibi de değilsin artık, çok daha meşgulsün ve bir sürü şey arasında sıkışmışsın. Kitaplarda yazılanlar başka kitaplarda yazılanlarla, okullarda öğretilenler başka okullarda öğretilenlerle ve insanların söyledikleri başka insanların söyledikleriyle çelişiyor. Aklınsa her eklenenle biraz daha dolmakla birlikte aynı zamanda daha derin düşüncelere girerek kendine yeni çıkmazlar buluyor.
Oysa bir çift gözsün be insan. Fazlası değil.
Bir sürü din var biliyorsun ve bir sürü tanrı. Birbirini yalanlayan onca belge, yorum, anı. Bazıları çok yeni olmakla birlikte bazıları yazılı tarihin her evresinde mevcut. Hepsinin bir senaryosu var ve hepsinin boşlukları. Senaryoların çağa, ideolojiye, medeniyete uygun yorumları var. Boşlukların ise sınırları, sürekli değişen tanımları.
Ne yalan söyleyeyim güzel konu. Milyonlarca sayfa dolusu tarihin içinde ara dur istediğini. Sayfalar da yetmesin hatta doğaya bak, dağların tepelerine, okyanusların diplerine bak. Kim bulursa bulsun yalnız adı bulanın olsun, geri kalanını herkes kendi senaryosuna uydursun. Yapmayın etmeyin desin bir yandan zavallı bilim; eliyle tutsun-gözüyle görsün-kulağıyla dinlesin, gerçek budur desin ve haykırsın.
Ama sana ne bundan. Sen yine bildiğini okursun. Kitapları yakarsın sen. İskenderiye’de yakarsın, Bağdat’ta yakarsın. Ama bazen, bazen kitaplar da yetmez. Niçin anlayamıyorum, binlerce yıl öncesindeki anlaşılır vahşiliğini tekrar eder ama bu sefer anlaşılmaz, kabul edilmez ve dayanılmaz bir iğrençlik içinde ”can” yakarsın. Canları yakarsın…
Ama yalnız onunla kalsan iyi be insan. Bir çift gözün gördüğü bazen bir cehennem olur binlerce yıldır. Demirin işlenerek bir silaha dönüştüğü, sonra silahın ölümü getirdiği -ve ölümün daha çok ölümü- döngü bir türlü son bulmaz. Ama yetmez. Ama yine yetmez ki, en ilkelinin düşman yumruğuna üstünlüğü yalnızca avuçladığı bir taş ya da sopa iken, medenileştikçe sen, akıl almaz bir düşmanlık içinde metal ve kimyasal, acımasız canavarlar üretirsin. Bombalar yaparsın. Güneş sisteminden bile daha uzağa adını gezgin(Voyager) koyduğun medeniyetinin doruğu teknolojini yollarsın ama kendi evinin bahçesinde toprağı kanla sulamaktan vazgeçmezsin hiç. Niçin be insan?
Bir çift gözün gördüğü niçin bir kez olsun cennet olmuyor da hep cehennem oluyor? Hiç değilse bir günlüğüne be insan, şairin arzusu gerçek olsa da bıraksan şu dünyayı çocuklara olmaz mı?
Şimdi elim eskise sayfa çevirmekten, pul pul olsa derim ve dökülse parmak ucumdan umurunda değil. Hiç merak etmiyorum. Nereden gelmişim, nasıl gelmişim ve niçin?
Eyy insan!
Kızıyorum işte sana anlamıyor musun? Nereden geldiğinin ne önemi var? Elin yok mu o elin, koy onu göğsüne de cevap ver: ”Nereye gidiyorsun?”

 

Agnoskeptik

Bağımsız Kalemler

İstanbul Tarihi ve Turistik Yerler; Şehir İstanbul

Bizi Facebook adresimizden takip edin

Comments are closed.