Hitler Yaşıyor
Ocak 31, 2020Eyy İnsan!
Ocak 31, 2020
G’üvercinka’dar
Koyu tenli olanı bankamatikte işlem yapmaktaydı, açık tenli olanıysa onu beklemekteydi. Bense kuş bakışı olanları izlemekteydim. Koyu tenli olanı işini bitiripte diğerinin yanına gelince konuşmaya başladılar. Açık tenli olanı caddenin karşısındaki müzeyi göstererek ”lise ve üniversite yıllarım boyunca her vakit bulduğumda buralara gelirdim fakat buranın bir müze olduğunu ancak birkaç gün önce, üstelikte bu şehirde yaşamayan bir arkadaşımdan öğrendim” dedi. Bunun üzerine açık tenli olanı o tarafa bakarak ”iyi de burası uzun zamandır bu hâlde ve gizli ya da görülmeyecek türde bir yapı da değil, nasıl oldu da farkına varamazsın onca zaman? diye sordu.
Açık tenli olanı gülümsedi bu soru karşısında ve arkadaşının odaklandığı noktanın kendi bahsettiği yer olmadığını anladı.”Deniz Müzesi’den bahsetmiyorum”dedi. Koyu tenli olanı aynı noktaya tekrar bakarak bir gariplik olduğunu anladı ve ufak bir mahçubiyet içinde ”ya nereden bahsediyorsun” diye sordu. ”Resim ve Heykel Müzesi’nden” dedi açık tenli olanı.
Bense kuş bakışı gözlerimi koyudan açığa, açıktan koyuya konuşma sırasına göre odaklarken ister istemez kafamı o yöne çevirdim ve bakmaya başladım. Sahi nereden bahsediyordu bu herif? Önünde koca bir gemi pervanesi ve zincir bulunan, giriş kapısının üzerinde de adı yazan Deniz Müzesi’den bahsetmiyorduysa şayet, benimde bilmediğim bir başka yapıdan bahsediyordu muhakkak. Meraklanmıştım açıkçası. Orada kalıp konuşulanları dinleyerekte öğrenebilirdim şüphesiz fakat gidip kendi gözlerimle görmek ihtiyacı hissettim ve kanat çırptım o yöne doğru.Deniz Müzesi’nin üzerine konup bir de oradan baktım etrafıma fakat yine yeni bir şey göremedim. Bu dakikalarda kendi cahilliğime öfkelendiğimi itiraf edeyim. Dolmabahçe’den Yıldız’a uçup dururdum bütün gün fakat yapılara dair şeylerin çok azı dikkatimi çekerdi. Mesela koskoca Barbaros heykelini görmemek ya da onun Barbaros olduğunu anlamamak olası değildi fakat hemen karşısındaki birkaç eski mezarın ortasında bulunan yapı, sahi orası ne içindi?
Deniz Müzesi’nin üzerindeyken aklıma gelmişti bu soru. Hemen uçmalıydım. Hiç olmazsa bu, kendi gözlemimle farkına varabileceğim bir olaydı. Önce Barbaros’un omzuna kondum ve meydanı izledim bir süre. Yalan yok, hemen her gün görüpte hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığım başka şeylerde bulabilir miyim diye bakıyordum. İlk seferde bir şey göremedim, az evvel aklıma takılan yapı dışında. O genişçe meydanda artık oranın hareketli ve her daim neşeli bir dekoru hâline gelmiş olan kaykaycı gençlere bakıp gülümsedim. Herhalde onlar benim kadar cahil değillerdir diye düşündüm. Sonra uçup gittim ne olduğunu bilmediğim yapıya doğru ve girişindeki yazıda açıkça belirtildiği üzere bu yapının bir türbe olduğunu üstelikte derin bir mahçubiyetle söylüyorum ki Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesi olduğunu öğrendim. Bahçesindeki birkaç mezar orayı sıradan bir mezarlık gibi gösteriyordu ve mezar taşlarını okuyamadığım eski mezarlarında kuş bakışı açımdan bir değeri olmuyordu hâliyle fakat tarihi anlamda öneme sahip bir şahsiyetin türbesinin, görkemli ve meydanın simgesi hâline gelmiş heykelinin tam karşısında yer alması ilginç gelmişti birden.
Sık sık siyah beyaz kortejlerin neşesi ve gürültüsü içinde yanan meşalelerin dumanıyla çeşitli renklere bulanıyordu meydan. Bu çok güzel bir görüntü oluyordu kuş bakışı. O nedenle onlarla birlikte uçuyordum ben de, hem de her seferinde. Fakat ilk kez siyah beyaz bir korteji ancak ten rekleriyle andıran iki gencin sıradan bir diyaloğundan yola çıkarak başlatıp sürdürdüğüm bu hayret serüveniyle, coşkulu taraftar kitlelerinin verdiği neşeye yeni bir şeyler öğrenmekle de kavuşmuştum. Belki hâla Resim ve Heykel Müzesi denilen yapının neresş olduğunu bilmiyordum fakat daha önceden bildiğimi sandığım şeyleri ne kadar biliyordum ki sanki? Hemen her gün fakat ancak kuş bakışı bir gözlemle üzerinde yükselip alçaldığım onca yapıya dair fikrim, meydanı dolduran binlerce insanın gayet insani hâllerine dair fikrime oranla o denli azdı ki, açıkçası bir parça utandım.
Dolmabahçe’den Yıldız’a uçuyorum demiştim ya hani, işte yarından tezi yok bu mesafeyi uzatma kararı aldım. Üstelik bu sefer daha yakından ve daha ağırdan uçacağım. En azından insana dair bildiklerimi yeni baştan ve daha gerçek yorumlayabilmek adına kendi cehaletimle dövüşeceğim artık. Yarından tezi yok başlıyacağım buna.
Peki ya siz? Siz ne zaman başlayacaksınız, kendi cehaletinizle benzeri bir dövüşe? Siz ne zaman kanatlarınızın hakkını hakkını vererek, bakmaktan öte görüp ve hatta merakla izleyip yeniden yorumlayacaksınız, tarihe ve insana dair bildiklerinizi?
Farkında mısınız? ”Hayat kısa ve kuşlar uçuyor…
İstanbul’a Seyahat
Eşsiz bir kültür turizmi yaşamak, tarihin bambaşka köşelerinde gezinmek, tatilinize tarifsiz güzellikler katmak için, seyahat planlarınızı İstanbul’a yapın.
İstanbul seyahatinizde nerede kalacağınıza, nereleri görmeniz gerektiği, neleri tatmanız gerektiğine dair bilgiler almak istiyorsanız bize mail atabilirsiniz. Kalabileceğiniz otellerden, yemek yiyebileceğiniz mekanlara, gezi rotanızdan, eğlence alanlarına kadar her konuda bilgiyi arkadaşlarımız karşılıksız olarak size vereceklerdir. Şimdiden iyi tatiller, iyi eğlenceler…
sehrinhikayesi@gmail.com