Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Özeldir. Manastarlı Hamdi; PTT Müzesi

Havanın Rengini Veren Kule
Ocak 14, 2024
Gülhane Parkında Yetimhane Kalıntıları
Ocak 14, 2024

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Özeldir. Manastarlı Hamdi; PTT Müzesi

manastarlı hamdi bey

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Özeldir

PTT Müzesi Manastarlı Hamdi

”Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne özeldir.
Bu sabah Şehzadebaşı’ndaki Mızıka Karakolu’nu İngilizler bastı. Oradaki askerlerle çarpışarak neticede şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Bilgi için arz olunur.”
Manastırlı Hamdi.
 Martonaltı nedir? Özel bir anlamı var mıdır sizce?
Yukarıdaki telgrafın sahibi, Manastırlı Hamdi Bey’in bizzat Atatürk tarafından verilen soyadıdır ”Martonaltı”. Çünkü 16 Mart 1920 günü kurtuluş mücadelesi veren ve adeta zamanla yarışan bir halkın, her türlü bilgiye önem veren ve ihtiyaç duyan önderine, tarihe geçecek bir haber uçurmuştur Hamdi Bey; ”İstanbul İşgal Edildi!!!
Bu haber öylesine mühimdir ki Mustafa Kemal Nutuk’ta da bahseder bu hadiseden;
”Bu hamiyetli ve cesur Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı İstanbul’da geçen bu acı olayları öğrenmek için, kim bilir ne zamana kadar bekleyip duracaktık. İstanbul’da bulunan nazır, milletvekili, komutan ve teşkilatımız adamları içinden, bir kişinin çıkıp da, zamanında bize haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki hepsini heyecan ve çarpıntı kaplamıştı. Bir ucu Ankara’da bulunan telin İstanbul’da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir duruma gelmiş oldukları yargısına varmak, bilmem ki doğru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi sonradan Ankara’ya gelerek karargâhımız telgraf memurluğu yapmıştır. Kendisine borçlu olduğum teşekkürü, burada açıkça söylemeyi millî ve vatan görevlerinden sayarım.”
Aslen Manastırlı(Makedonya) olan Hamdi Bey, yaşadığı toprakların 1912 yılında Sırpların eline geçmesiyle İstanbul’a göç eder. Uzun süren savaş yılları boyunca belki de en çok onun gibi doğup büyüdüğü topraklardan ayrılmak zorunda kalmış olanlar zafere açtırlar. Bu nedenle de herkesten daha cesur, daha atak, daha kahraman olmayı kendilerine vazife edinmiş gerçek birer yurtseverdirler her biri.

Savaş sonrasında İstiklal Madalyası ile de ödüllendirilen ve tam adı Ahmet Hamdi Martonaltı olan bu önemli tarihi şahsiyetin konumuz olmasının asıl sebebi ise, yukarıda bahsi geçen ilk mesajın ve sonrasında gerçekleşen telgraf yağmurunun yaşandığı ‘Büyük Postane’ binasıdır. Vedat Tek isimli bir Türk mimarın ilk eseri olan yapı 1909 yılında tamamlanmış ve hemen faaliye geçmiştir. Bina ayrıca ‘Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın ilk örneklerindendir ve mimarı Vedat Tek’de bugünkü 20 TL’nin arka yüzünden tanıyacağınız ‘Mimar Kemalettin’ ile birlikte bu akımın önde gelen isimlerindendir.

2000 yılında bu tarihi yapının içinde bir müze açıldı: ”PTT Müzesi”
Ne mi var bu müzede?

 

Posta,telgraf,telefon ve pul denilince akla gelebilecek hemen her şey var. 19.yy’dan bu yana kullanılan ve bu başlıklar altında toplanan tüm araç gerecin aşama aşama geçirdiği evrimi gözlemlemek mümkün bu müzede. Hatta posta hizmetlerinde kullanılan personelin giyim kuşamı dahi mevcut. Gerçekten göze hitap eden, her birini ayrı ayrı fotoğraflayacağınız bir çok eser var içerisinde. İlklerin müzesi de denilebilir hatta buraya. Hele duvara monte edilmiş ‘Bataryalı Zemberekli Telefonlar’ı gördüğünüzde artık şehir merkezlerinde bile nadiren görebildiğimiz ankesörlü telefonları anımsayacak ve estetik açıdan nerelerden nerelere sürüklendiğimizi düşünerek gülümseyeceksiniz.
Gelelim şimdi dikkat edilmesi gereken asıl meseleye;
Müzenin üst katındaki odalarından birini bilin bakalım zamanında kim kullanıyordu?
Doğru bildiniz, Manastırlı Hamdi Bey!

16 Mart 1920 sabahı saat 10 civarı Mustafa Kemal’e ilk işgal haberini ulaştıran ve sonrasında imkân buldukça bu haberlere devam eden İstiklal Madalyalı kahramanımız…
Görüyorsunuz ya satırların, eşyaların ya da zihnimizdeki tüm bilgilerin arasında nasıl da görünür görünmez bağlar var. Alın işte biri daha benden size hediye.
Sizin için önemli midir bilmem ama telefonun, telgrafın ve özünde haberleşmenin tarihini gözler önüne seren bir müzenin, üst kattaki odalarından birinde vaktiyle belki de zamanın en tehlikeli ve bir o kadar da kahramanca olayının gerçekleştiğini bilmek sonra da sadece bataryalı zemberekli telefonların fotoğraflarını çekip oradan ayrılmak bana pekte doyurucu gelmiyor..

Oğuz SARITEPE

İstanbul Tarihi Yarımada Gezi Yazısı (Gezi Rotası) Okuyabilirsiniz

Bizi Facebook adresimizden takip edin

sehrinhikayesi@gmail.com

Comments are closed.