Neden Önce İstanbul
Şubat 11, 2020GEÇMİŞİN DERİN İZLERİ..
Şubat 11, 2020
Neden Önce Müzeler
Neden kültür turizmi?
Neden önce İstanbul?
Neden önce müzeler?
Yukarıdaki üç soruyu kısaca cevaplayacağımız bu yazı dizisi, bir başka soruya cevaben yazacağımız birçok yazının temelini oluşturacaktır. Fakat o soru şimdilik bizde kalsın. Biz şimdilik sadece bol nedenli sorularımıza cevaplar arayalım.
Neden önce müzeler?
Yazı dizimizin giriş bölümünü oluşturan üç sorunun sonuncusuna geldi sıra. Önceki iki yazıda kısaca neden kültür turizmine yönelmemiz gerektiğini ve neden çalışmaya önce İstanbul’dan başlamamız gerektiğini anlatmıştık. Şimdi ise kültür turizminde ve İstanbul’da karar kılmış olarak, müzelere yoğunlaşacağız.
İstanbul geçmişten günümüze daha çok doğal ve mimari güzellikleri ile ön plana çıkan bir şehirdir. Zira iki kıtayı birbirine bağlayan bir şehirdir. Bizans ve Osmanlı’nın mirası birçok esere sahiptir. Dört mevsimin yaşandığı bir coğrafyanın, jeopolitik olarak en kritik noktasıdır. Hem İslamiyet hem de Ortodoks Hristiyanlık için önemlidir. Diğer birçok dine ait ibadethaneleri vardır. Vesaire…
Fakat ne yazık ki zaman günün birinde tüm bunları elimizden alacak. Bu güzelliklerin tümü, özellikle de halen kullanılmakta olanları her geçen gün tarihi açıdan biraz daha değer kazansa da madde açısından değer kaybetmekte. Zira her şey eskir ve en kolay eskiyen şeyler de doğal ortamlarında, doğa şartlarıyla baş başa olan eserlerdir.
İşte müzeler tam olarak burada devreye girerler. Çünkü bir müze, içerisine her şeyi alabilir. Hatta bazen korunması gereken şey öyle büyüktür ki, o şey bizzat bir müzeye dönüştürülebilir. Bu sayede ne mi olur? Belki 1000 yıllık bir duvara artık dokunamaz oluruz fakat o 1000 yıllık duvar korumamız altında sonraki 1000 yıla, önceki 1000 yılda aldığı hasardan çok daha az hasar alarak ulaşır. Yani daha az eskir.
Müzeler bir düzenin de göstergesidirler aynı zamanda. Onlarca koleksiyonun iç içe bulunduğu, konunun uzmanı kişilerce bakım ve sunumlarının üstlenildiği, birbirinden çok farklı ve uzak kültürlerin bir arada sergilendiği ve en uygun koşullarda korunduğu sığınaklardır.
Müzeler doğal ortamlarında doğa olayları, insan etkisi gibi birçok deformasyon sebebine maruz kalan eserlerin evvela korunmasına, sonra incelenmesine ve kategorilendirilmesine katkı sağlarlar. Fakat hepsinden önemlisi, müzeler binlerce yıllık kültür birikimini en anlaşılır dili kullanarak, yerli ve yabancı tüm dünya insanlarına seyir ettirirler. Bu seyir bazen zamanlar arasında, bazen ise birbirinin çağdaşı medeniyetler arasında yapılan bir yolculuğu andırır. Çocukların ufkunu genişletir, gençlerin şevkini arttırıp merakını giderir, yaşlıları ise çoğu zaman duygulandırır. Müzeler yalnız o şehrin değil, tüm o coğrafyanın en anlaşılır haliyle gözlerinizin önüne serilmesini mümkün kılar.
Yani bir şehrin insanlarını, sokaklarını ya da yemeklerini tanımanın yanı sıra ve hepsinden önemlisi, o şehrin tüm güncel parçalarıyla oluşturduğu güncel kültüründen de önemlisi, onu tarihin başladığı günden bu yana ilmek ilmek işleyerek oluşturan asıl kültürünü tanımaktır. Bunun en kolay yolu ise o şehrin müzelerini gezmektir. Şayet ev sahibiyseniz de, ki biz burada öyleyiz, bu şehri tüm dünyaya anlatmanın en kolay yolu da şüphesiz daha güzel, daha özenli, özgün ve kapsamlı müzeler oluşturmaktır…
Serinin diğer yazıları için aşağıdaki linklere tıklayınız;
sehrinhikayesi@gmail.com