Ota Benga; İnsanat Bahçesi

Süleymaniye Camii; Adalarında Bahar, Süleymaniyende Güneş
Şubat 23, 2024
Sultanahmet Camii; Blue Mosque
Şubat 23, 2024

Ota Benga; İnsanat Bahçesi

Hayvanat Bahçesini Biliyorsunuz

Peki Ya ”İnsanat Bahçesini”

8 Eylül 1906
Kafeslerin önüne ilgiyi arttırmak adına bir tabela yerleştiriliyor ve tabelada aynen şöyle yazıyor;
Afrika Pigmesi, “Ota Benga”
Yaş: 23 Yıl
Boy: 1.49 metre
Ağırlık: 46 kg
Kasai Nehri, Kongo Özgür Devleti, Güney Orta Afrika’dan
Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi.
Eylül boyunca her öğleden sonra sergilenecektir.

Ota Benga

Kendi dilinde isminin manası ”dost” olan bir insanın, Bronx Hayvanat Bahçesinde(New York) kısa süreli de olsa sergilenişi ve bunun günümüzden sadece 111 yıl önce yapılabilmiş olması ne kadar acı bir durum değil mi? Peki ama nasıl oldu bu?
1906 Dünya’sını detaylıca anlatabilir, çeşitli karşılaştırmalar yapabilir ve hatta uzun yıllar sonrasında yine aynı Dünya’da yaşanmış akıl almaz olayları örnek verebilir ve bu durumu gayet insani görebiliriz. Çünkü biz mükemmel bir tür değiliz. Bırakın bundan 111 yıl önce ne yaptığımızı, hâlen yapmakta olduğumuz rezillikleri düşündüğümüzde dâhi bu söylediğime hak vereceksiniz.

Pigme İnsan Siparişi

William McGee diye bir adam var o dönemde, şovmen olarak tanınan bir adam ve bir liste tutuşturuyor Samuel Phillips Verner adındaki bir misyonerin eline;
“1 adet pigme reisi ya da şefi. 1 yetişkin kadın, mümkünse şefin eşi. 1 yetişkin erkek, mümkünse şefin oğlu. 1 yetişkin kadın, ilkinin eşi veya kızı olacak. 1 evlenmemiş genç kadın. 2 çocuk. 1 kadın rahip, 1 erkek rahip (veya tıp doktoru), mümkünse yaşlı. Bu sayılanların hepsi pigme olacak.”
Bir yemeğin malzeme listesi gibiymiş değil mi? Peki nedeni neydi biliyor musunuz?  O günkü toplumun büyük kesiminin, tıpkı bugünkü toplumun büyük kesiminin yapıyor olduğu gibi, iki fotoğraf arasında biyolojik bir fark görüyor olmasıydı. Çünkü insanların büyük kısmı bilimsel gelişmeleri dahi çıkarları doğrultusunda kullanabilecek kadar akıllı olmasına rağmen, bunun ne kadar ahlaksızca olduğunu önemsemeyecek kadar ahlaksızlar.

Türlerin Kendi İçinde Eşitsizliği

Bu kısımda ek bazı bilgiler vermem gerekiyor.  Mesele o günün Dünya’sının bilim anlayışı gibi. Mesela o günün Dünya’sının kadına bakışı gibi ya da dine. Çok eski zamanları bir kenara bırakarak sadece son yüzyılı incelersek bile siyah tenlilerin beyaz tenlilerden neler çektiği, yahutta ten renkleri aynı olsa bile kadının toplumlardaki genel yeri aşikârdır. 
Kadının toplumdaki yeri konusu başka bir tartışma konusu, fakat yalnızca önemli bir örnek olması açısından söylüyorum ki, 19. hatta 20.yy’daki Dünya’nın birçok modern ülkesinin, modern üniversitesinin kadına bakış açısı dahi bugünkü modern hiçbir toplumun kabul düzeyinde değildir. Üstelik bahsi edilen çağ biyolojide bir devrimin yaşandığı ve tüm türlerin kökeninin ortak olduğunun ortaya atıldığı bir çağdır.
Düşünsenize birileri bilimde bir devrim yaparak canlı cansız bütün türlerin kökeninin ortak olduğunu ortaya atıyor ama bu Dünya hâlen kadının neredeyse tüm toplumlarda alt sınıf kabul edildiği, siyahın beyazın egemen olduğu tüm coğrafyalarda köleleştirilip sömürüldüğü, hayvan hakları konuları gibi modern çağın getirdiği o döneme göre fazlaca lüks kabul edilebilecek çok haklı bazı görüşlerin, henüz toplumun en üst düzey insanlarınca bile akıl edilmediği bir Dünya.
Şimdi siz böyle bir devrimsel gelişmeyi bırakın topluma, o akademilere nasıl anlatacaksınız bir düşünün. Daha birkaç yüzyıl önce Dünya’nın yuvarlak olduğunu ispat uğruna insanların ne durumlara düştükleri hafızalardayken, çağın Dünya’sının en aşağılık modelle bile yönetiliyor olsa da eleştirilmesi o kadar da kolay olmasa gerek.

Bilimin Ahlakı, Bilim İnsanının Ahlaksızlığı

Dikkat çekecek başka bir önemli husussa, bilimin içindeki bazı insanların dahi, bilimin temel ahlak prensipleriyle örtüşmeyecek şeyleri sırf popülerlik adına, ya da iktidar yalakalığı, kişisel kazançları gibi bir bilim insanına yakışmayacak düzeydeki basit çıkarımlar uğruna görmezden gelmesidir.
Misal vermek gerekirse ”Evrim” bu konuda en çok sömürülen bilimsel hakikatlerden biridir. Evrim; özellikle ortaya atıldığı ilk vakitler büyük pencereden bir bakışla canlı cansız, gelmiş geçmiş tüm yaşamı aydınlatan yapısına rağmen bazılarınca bu yönü görmezden gelinmiş ve insanlar arasındaki bugünkü biyolojinin kesinlikle aksini ispatlamış olduğu bir ”üstünlük” anlayışına destek edilmiştir.
Bundan bağımsız olarak bilim adına çalışmalar yürüttüğünü ileri süren bazı insanlar, türlü sahtekarlıklarla kendi oluşturdukları fosilleri, kendi müdahaleleriyle taraflı sonuçlar verecek bazı gözlemleri ortaya yeni bir şey sürüyormuşçasına bilimin temel ahlak prensipleriyle örtüşmese de çağın Dünya’sı ile paylaştılar. Her ne kadar aradan uzun süreler geçmeden yine bilim sayesinde bu tip menfaatçi yaklaşımların gerçek yüzleri ortaya çıkarılmış olsa da, bugünün hurafeci yaklaşımları, bilimin geçmişindeki bu art niyetli olayları insanları etkilemek ve kendi yalanlarına ortak etmek uğruna sıkça kullandılar ve halende kullanmaktalar.

Biyolojik İnsan, Ahlaklı İnsan

Ota benga olayı da bu bağlamda değerlendirildiğinde önemi daha da artan bir olaydır. Çünkü sahiden de günün Dünya’sındaki kötü niyetli insanlar menfaatleri uğruna bilimi kullanmışlar ve insanların köleleştirilmelerine hatta -hayvanların bile sergilenmesinin yanlışlığı bugün ortaya çıkmışken- onları hayvanlarla aynı kafeslere koymaya bir gerekçe olarak öne sürmüşlerdir.
Tekrar yukarıdaki fotoğraflara dönecek olursak soldaki fotoğrafta hayatına dair size anlatılan ilkel insan modeli dışında hiçbir şey bilmediğiniz ama mutlu bir insan var, sağdakinde ise içinde yaşadığınız toplumun medeni fertlerinden biri ama gayet ciddi. Peki ama bu ciddiyet niye? Niye bu kadar ciddi bu insanlar ve niye kendi hallerinde yaşayıp giden mutlu insanlara bu kadar düşmanlar. Cevap aslında basit. Çünkü kötüler!!!
İnsanlık yararına yaptıklarını söyledikleri hiçbir şeyi o amaçla yapmadılar ve asla da yapmayacaklar. İşin en vahim yanı ise bilimi kendi rezilliklerine dayanak göstermeleri ve kölelik gibi insanlık tarihi açısından belki de en kabul edilemez, rezil durumu dahi yaşadıkları topluma bir eğlence malzemesi olarak sunabilmeleri ve toplumun gözündeki saygınlıklarını çoğu zaman bu yaptıkları rezillikler sayesinde korumaları.
Sen! Soldaki fotoğrafın sahibi Ota Benga, benim gözümde biyolojik olarak diğer milyonlarca insandan farksız, fakat insani değer açısından, hemen sağındaki modern Dünya’nın temsilcisi konumundaki Samuel Phillips Verner’a üstünsün. Özüne dair hiçbir şey bilmiyorum, köleleştirilene kadar nasıl bir hayat yaşadın, doğduğun topraklarda mutlu muydun, çevrendekilerle iletişimin nasıldı ve hiç kötülük yaptın mı bilmiyorum. Ama sen! Ota Benga! İnsanlık adına utanç verici bir hadisenin kurbanı olarak, kesinlikle sende görülen ilkelliğin seni köleleştirenlerde görülen medeniyete üstünlüğünün en büyük ispatı oldun.

Sadece Hitler miydi Kötü ya O’na Sessiz Kalan Milyonlar?

İşte tüm zamanların en kötü insanlarından biri. Kötülüğü simgeselleşmiş ve yaptığı neredeyse hiçbir şey savunulamaz biri.
Şimdi bir düşünelim 8 Eylül 1906 sabahını ve Bronx Hayvanat Bahçesini ve şu soruyu soralım kendimize, Hitler bunca kötülüğü yaparken onunla aynı çağda aynı ülkede ve aynı şartlarda yaşayıp ona bu imkanı veren insanlar ne yapıyorlardı? Cevap yine basit. Tıpkı Bornx hayvanat bahçesindeki insanların yaptıkları gibi insanın bir alt türü olarak sergilenen Ota Benga’yı sorunsuzca, bu işte bir gariplik görmeden, bu kabul edilemez durumu net ve onurlu bir tavırla reddetmeden izliyorlardı. Evet, sadece izliyorlardı. Çünkü kötüydüler, çünkü güçsüzdüler, çünkü korkuyorlardı, ne derseniz, hangisini kabul ederseniz edin sadece izliyorlardı. Tıpkı bugün olduğu gibi.

İnsanat Bahçesi

Tüm bu dramatik ama sert yaklaşımın ardından söylemek lazım ki Ota Benga’nın köleliği uzun sürmüş olsa da ve Bronx’tan 2 yıl kadar önce Amerika’ya ilk getirildiğinde başka Afrikalılarla birlikte Dünya Fuar’ında çeşitli şekillerde insanlara gösterilmiş ve hatta bir oyunda oynatılarak sahne almış olsa da bahsi geçen şekilde Bronx’ta sergilenişi yalnızca 2 gün sürmüştür.
Bu iki gün içinde yaklaşık 40.000 ziyaretçi tarafından izlenmiştir, fakat fotoğraflanamamıştır çünkü fotoğraf çekmek yasaktır. Bu nedenle Ota Benga’nın bu günlere dair fazla fotoğrafı yoktur. Olayı haber alıp gelen, büyük bir zevkle ve şaşkınlıkla bu ilkel, aşağılık, gelişmemiş insanı çoçuklarına, eşine, arkadaşlarına göstermek ya da anlatmak isteyen bir kitlenin yanı sıra, durumun vehametini anlayan ve buna tepki gösterenlerde olmuştur. Zaten aslında bu tepkiler yüzünden Ota Benga’nın durumu değiştirilmek zorunda kalınmış ve sergilenme işi ortadan kalkmıştır. ”New York Times” isimli gazete olayı haberleştirirken şu satırlara da yer verir:
“Çocuklara Zalimliği Önleme Cemiyeti gibi bir topluluğun olmaması ne kadar üzücü! Misyonerlerimizi Afrika’ya oraları Hıristiyanlaştırsın diye gönderiyoruz; sonrasında onları buraya getirip zulmediyoruz.”
Şimdi Hitler çağının insanları ile 8 Eylül sabahı Bronx Hayvanat Bahçesinde bulunan insanları karşılaştırdığım paragrafa bir dönelim.
Bir düşünelim 8 Eylül 1906 sabahını ve Bronx Hayvanat Bahçesini ve şu soruyu soralım kendimize, Hitler bunca kötülüğü yaparken onunla aynı çağda aynı ülkede ve aynı şartlarda yaşayıp ona bu imkanı veren insanlar ne yapıyorlardı? Cevap yine basit. Tıpkı Bornx hayvanat bahçesindeki insanların yaptıkları gibi insanın bir alt türü olarak sergilenen Ota Benga’yı sorunsuzca, bu işte bir gariplik görmeden, bu kabul edilemez durumu net ve onurlu bir tavırla reddetmeden izliyorlardı. Evet, sadece izliyorlardı.
Burada açıkça görülüyor ki yapmış olduğum tüm genellemeye rağmen Bronx Hayvanat Bahçesi’ni ziyaret edipte bu olaya doğru tepkiler gösteren insanlar sayesinde Ota Benga’nın insani bir değer olarak sömürülüşünün önüne geçilmiştir. Fakat Hitler’in çağındaki binlerce insanında hayatlarından olmak pahasına doğru tepkiler verdiğini göz önüne alırsak meselenin aslında ”doğrunun yanlış karşısındaki gücü” olarak ele alınması gerekmektedir. Evet, Hitler bir yanlıştı ve çok güçlüydü…. ama her zaman öyle değildi!
Hitler de başlangıçta Ota’ya bunu yaşatanlar kadar güçsüzdü ve daha o zamandan yanlıştı. Ama tıpkı Bronx’taki bazı insanların işin insani boyutuna çeşitli nedenlerle ses etmemesi gibi o dönem ki Alman halkınında çeşitli nedenlerle Hitler’in yükselişine ses etmediğini biliyoruz.
Samuel’e fırsat verilse bir Hitler olur muydu, olabilir miydi bilemem fakat Samuel’e fırsat verilmediği gibi Hitler’e de verilmeseydi ne güzel olurdu değil mi?
(Ota Benga’nın yaşamına ve ölümüne dair detaylara internet aramalarında kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Özneyi Ota yapmaktansa Ota üzerinden tüm insanlığı özneleştirmek adına yaşamına dair fazla bilgi vermek istemedim. Merak edenler için özellikle ”Evrim Ağacı’nın” sitesinde yayınladığı ”Ota Benga Skandalı, İnsanat Bahçesi ve Evrim Teorisi” başlıklı makale olaya bilimsel açıdan yaklaşması sebebiyle okunması en faydalı kaynaklardan biridir.)

Evrim Ağacının o yazısı

Agnoskeptik

Bizi Facebook Adresimizden Takip Edin

sehrinhikayesi@gmail.com

Comments are closed.