Bir Şehri Sevmek Ama O İstanbul İse…
Ağustos 29, 2020Gökyüzünün düşleri; Uçurtmayı vurmasınlar..
Ağustos 29, 2020
Tabloların İstanbul’u
Tabloların değerleri, daha çok fotoğraf öncesi döneme ait sundukları görsel birikim açısından önemlidir. 19.yüzyılın ikinci yarısında artık yavaş yavaş fotoğrafın tüm dünyaya yayılmasıyla, tabloların etkisi -sanatsal değerleri açısından şüphesiz ki bir kayıpları olmamıştır. Fakat görsel birikim oluşturma açısından- azalmıştır. Bunun başlıca nedeni, fotoğrafın var olanı her ne kadar çekim kalitesiyle değişiyor olsa da mümkün olana en yakın şekilde ve gerçek objelerin içinde bulunduğu zaman dilimini adeta dondurarak kaydetmesi, resmin ise içerisindeki objelerin tümü eksiksiz kaydedilse dahi belkide yalnızca kullanılan malzemenin tümü insan ile oluşturulduğundan, ancak başarılı bir taklit olarak görülmektedir. Oysa meseleyi iyice soyutlaştırdığımızda ”taklit” olarak kastedilen durumun bir tabloda ya da bir fotoğrafta birbirinin aynı manayı taşıdığı düşünülebilir.
Osmanlı Sarayı’nın Son Ressamı Fausto Zonaro
Yard. Doç. Dr. Aykut Gürçağlar (MSÜ. Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü) hazırladığı çalışmada (www.antikalar.com)
”Osmanlı Sarayı’nın Son Ressamı Fausto Zonaro” hakkında önemli bilgiler vermiştir:
”1891 yılında İstanbul’a gelen sanatçının cebinde birkaç yüz frangı vardır ve üçüncü sınıfta yaptığı gemi yolculuğunun masraflarını gemi kaptanının portresini yaparak ödeyebilmiştir.”
”Zonaro’nun saraya alındığına dair belge Dolmabahçe Sarayı Arşivi’nde bulunan, 103 sıra numaralı belgedir. Burada H.4 Zilkade 1313 (M.17 Nisan 1896) tarihinde 35 lira maaşla sanatçının saraya alındığı kayıtlıdır. 1897’de tamamladığı Saldırı adlı resminin sultan tarafından beğenilmesi üzerine sanatçıya tüm masrafları sultan tarafından karşılanan ve mülkiyeti Zonaro’ya verilen Akaret-i Seniyye binalarından biri bağışlanmış, sanatçı bu evi hem ev, hem atölye ve sergi salonu olarak kullanmıştır.”
”Fausto Zonaro, fotoğraftan yararlanan bir sanatçıdır. Karısı Elisa Zonaro, Paris’e gitmiş ve on sekiz ay fotoğrafçılık eğitimi almış, İstanbul’a dönüşünde Harem kadınlarının fotoğraflarını çekmiş, Fausto Zonaro bu fotoğrafları resimlere dönüştürmüş, böylece saray hareminin resim siparişlerinde önemli bir rol oynamış, sultan bu hizmetlerinin karşılığında Elisa Zonaro’ya sarayın resmi portrecisi unvanını ihsan etmiştir.”
Her şeyden önce Zonaro büyük bir ressamdır ve yaşadığı dönemi tablolarına o kadar iyi nakletmiştir ki, bugün hâlen ülkemizde birçok müzede görme imkanı bulacağımız eserleri bizlere adeta o günlerin fotoğraflarını göstermektedir.
*Dolmabahçe’de Gezinti – 63.5×97 cm.Tuval üzerine yağlıboya
Fotoğraf: Antik A.Ş. Arşivi*
*Göksu Sefası. Bu resimdeki Osmanlı hanımefendisi, nereden bakarsanız bakın, sizi gözleriyle takip eder. Eser, İstanbul’da, Pera Müzesi’ndedir.*
*Hücum, Dolmabahçe Sarayı koleksiyonundadır.*
Şunu belirtmekte ayrıca fayda görüyorum ki yağlıboya bir tablonun gerçekliğini anlatmak adına onu bir fotoğrafa benzetmek çok da doğru değildir. Her iki sanat da farklı kaygılarla, çok farklı metotlarla ve farklı bir görsellik temsili ile var olur ve çalışır.
Fakat 21.yüzyıl’da artık fotoğrafın teknolojinin büyük desteğiyle olağanüstü bir gerçekliğe sahip olması sebebi ile ister istemez, hitap edilen kitlenin de büyük çoğunluğunun bu çağa ait teknolojiyle iç içe bir nesil olması da göz önünde bulundurularak, böyle bir benzetme uygun görülmüştür.
Tabloların İstanbul’u da, tıpkı Filmlerin İstanbul’u ve Fotoğrafların İstanbul’u gibi birçok farklı detay ve tarihi meseleyi içinde barındıracak türde bir yazı dizisine dönüştürmek istediğimiz başlıklardandır. Umarız bu başlıklarımız daha da çoğalırlar ve bizler de bu başlıkların altlarını hakları ile doldurabiliriz. Böylelikle bu eşsiz şehri daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şekilde bizzat sanatın ve sanatçının üzerinden, haddimizce de sanatsal bir dille anlatmayı başarabiliriz.
sehrinhikayesi@gmail.com