Küresel Yokoluş

Mısır Hiyeroglifleri; Dikilitaş Üzerinde Neler Yazıyor
Şubat 23, 2024
Düşünen İnsan
Şubat 23, 2024

Küresel Yokoluş

Küresel Yokoluş 

Edwin Powel Hubble; Hubble sabit formülü ile “gökyüzü cisimlerinin birbirinden bağımsız yönlerde yol almasını en geriye gidiş formülü ile değerlendirdiğinde bir bütüne ulaşılacağını” söylüyordu. Gök cisimlerinin bu yol alması bir patlama sonucuydu ve bilim buna Big Bang yani “Büyük Patlama adını vermişti. Bu patlamada yol alan gökcisimlerinden biri de dünyamızdı. Önceleri sıcak denizler şeklinde olan dünya zamanla soğumasını sürdürmüş,suda yaşam başlamış ve en nihayetinde günümüzden yaklaşık ikiyüzbin sene önce Homo Sapiens denilen çağdaş insanlar görülmüştü.
Önceleri mağaralarda ve ilkel barınaklarda yaşayan insanoğlu buzul çağının sona ermesi ile su kenarlarına yerleşmeye başlamış, hayvan ve bitkiyi evcilleştirmesi ile üretime geçmiş, kentler kurmaya başlamıştı.Çanak çömleğin bulunması servet birikimine olanak sağlamış ve ilk toplumsal sınıflar oluşmuştu.Esir, köle olmaya başlamış ve köle için ilk savaşlar meydana gelmişti. Daha fazla köle sahibi olma amacı taşıyan bu savaşlar sonucu yeni idare biçimleri oluşmuş,kentler yerini devletlere bırakmaya başlamıştı.Devletleri yönetmek için kurallara ihtiyaç vardı ve hukuk doğmuştu.Bu süreçte toplumsal işbölümü olan çoban kültürü ile toprak kültürü yani tarım ve hayvancılığın yanında tüccar dediğimiz yeni bir iş grubu doğmuş ve bu iş kollarına araç yapan yeni bir sınıf oluşmuştu.
Sınıflı toplumun oluşmasının hemen ardından para bulunmuş ve pazar amaçlı koloniler kurulmaya başlamıştı. Bunun sonucunda topraklar büyüyor, köle savaşları yerini toprak savaşlarına bırakıyordu .Doğuda ve batıda büyük imparatorluklar kuruluyor,imparatorluklar çoğaldıkça savaşlar da büyüyordu.Zaman bilimin gelişmesi ile ilerliyor coğrafi keşifler yapılıyor artık dünyanın dört bir yanı keşfediliyordu.Bir tarafta insan hayatını kolaylaştıran bu bilimsel ilerleme zamanla buharlı gemiler,uçaklar derken atom bombaları,nükleer bombalar gibi silahlara dönüşüyordu.Sanayinin bu ilerleyişi ise imparatorluklar dönemini kapatıyor, “çağdaş imparatorluklar” oluşuyordu. Pazar savaşları ise hammadde üzerine kuruluyor ve bu pazarlar uğruna insanoğlu bu bombaları kullanmaktan kaçınmıyordu. Önceleri savaşlarda suları zehirleyip tarlaları yok eden bu anlayış artık zaferleri için ileride çok daha büyük felaketlere yol açacak gezegeni yok etmekten de kaçınmaz olmuştu. Daha fazla kar etmek için fabrika zehirlerine hiçbir önlem almıyor,çelik sandıkları gökyüzüne püskürtmekten kaçınmıyordu.Binlerce insanın ölümüne yol açacak atom bombalarının,nükleer bombaların ileride zengin fakir demeden herkesin sorunu olacak gezegenin yok oluşunu hazırlamasını önemsemiyordu.
O gün belki kulağa imkansız geliyordu ama bugün konuşulanlardan, düşündüklerimizden daha büyük bir tehlikeydi bu.Küresel ısınma yani birçoğuna göre küresel felaket artık insanoğlunun kapısını çalarak ırkımızı yok etmekle tehdit ediyordu bizi.Devletleri yönetmek için var olan hukuk ise gezegeni kurtarmaya geldiğinde ortalarda gözükmüyor nedense. “Kyoto Sözleşmesi”ni bizimde içinde olduğumuz devletlerden bazıları imzalamıyordu.Hukuk, nükleer çalışmalara son veremiyor,hiçbir fabrikayı denetlemiyordu.Dolayısıyla dünya yok oluyor, küresel felaket kapımızdan içeri girmiş bulunuyordu.Fakat hukuk, hala çağdaş imparatorlukların güdümünde kendi çıkarları ile ilgileniyordu.Binlerce yıllık anlayış değişmemişti.Fakat değişen bir şey vardı insanoğlunun bu duyarsızlığına,bu yok etme arzusuna doğa dur demeye başlamıştı.Doğa bir şekilde enerji değiştirip var olacaktı.Ama ya biz insanoğlu?Kendi elimizle kendi mezarlarımızı kazıyoruz.Görmezden gelemeyeceğimiz,kapımızı çalan değil artık odamızda bize silah doğrultan bu felaketi halen görmekten yoksunuz.Belki de yokmuş gibi davranıyoruz.En çok sormamız gerekeni soramıyoruz.Bilim ya haklıysa,ya yok oluyorsak diyemiyoruz.Neyi bekliyoruz? Ben de anlamak istiyorum. Yoksa hepimiz yok olmayı kabullendik mi? Cesaret bir şey olmaz demek değil önlem almaktır, korkmak ise daha fazla haykırmak değil susmaktır.

Yazarımızın 2007-2009 gazete köşe yazılarından.

Yazarımızın diğer yazıları

Bağımsız kalemler sayfamızı ziyaret etmek için tıklayınız

Bizi Facebook adresimizden takip edin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir