Moğolların Meryem’i; Kanlı Kilise

Taksimde Sovyet Generaller; Taksim Cumhuriyet Anıtı
Ağustos 23, 2024
İstanbul’da Macar Müzisyen Franz LİSZT ve Kamelyalı Kadın
Ağustos 23, 2024

Moğolların Meryem’i; Kanlı Kilise

moğolların meryemi

Moğolların Meryem’i

Kanlı Kilise

Manastırın Yapımı

Tarihin içinde kendimize bir yol haritası çizmekte zorlanıyoruz. Zira bir ‘odak’ noktasını anlatma çabası içindeyiz. Doğudan, batıdan, siyasi, askeri ve ruhani anlatımların tümünün bizi çıkaracağı yer bu küçücük odak noktasıdır işte. 
Henüz 7. yy. başlarında, Bizans imparatoru Maurikios’un kızı prenses Sopatra ve arkadaşı Eustolia tarafından İstanbul’un beşinci tepesinde bir manastır inşa edilmiştir. Ancak Dördüncü Haçlı Seferinin ardından kurulan Latin İmparatorluğu(Dönemin Papa’sı Kudüs’ü kurtarmak maksadıyla bütün Avrupa’yı sefere davet etmiştir. Ancak 1202 yılında Venedik’te başlayan ve hedefi önce Mısır’ı sonra da Kudüs’ü ele geçirmek olan bu sefer, başta venedik Dükü Enrico Dandolo olmak üzere diğer venediklilerinde desteğiyle başka bir hedefe yöneltildi.  Haçlı orduları başlangıçtaki hedeften saparak, İstanbul’u kuşattılar ve zaptettiler. Klasik ve Orta Çağ’ın kültür hazineleriyle dolu olan bu şehri yakıp talan ettiler. 1204’te kendi Orta Çağ ve Katolik inançlarına uyan Latin İmparatorluğu’nu kurdular) sırasında bu manastır yıkılmıştır. Kurulduğu 7. yy.’dan itibaren başına binbir türlü felaketler gelecek olan odağımızın ilk felaketi işte bu yıkımdır.
Bir zamanlar devletlerin ya da imparatorlukların gücü başlarına geçen hükumdarlarla doğru orantılı olarak hızla yükselişe ya da çöküşe gidebiliyordu. Henüz şimdiki gibi kemikleşmiş yapılara sahip olmayan iktidarlar, yaptıkları her hamlenin karşılığında büyük bir başarı elde edebiliyor fakat yine bu hamle karşılığında isimleri tarihten silinebiliyordu. Bir al gülüm ver gülüm savaşları dönemiydi o dönem. Güçlü olan gücünün yettiğini alıyor, daha güçlü olan gücü yettiği anda aynı şeyi yapıyordu.
Batıdan haçlı ordularıyla gelenlerde güç kendilerindeyken Bizans’a bir kabus gibi çökmüşlerdi fakat bu uzun sürmemişti. Henüz aradan 100 yıl geçmemişti ki tekrar gücü eline alan Bizans’lılar şehri yeniden ele geçirmişti. İmparator VIII. Mikhail Palaiologos’un dayısı İsaakios Doukas bu fetihten sonra odak noktamıza tek katlı basit bir manastır yaptırmıştır ve odak noktamız tarih karşısında tekrar bir adım öne geçmiştir.

Maria Despina Kiliseyi İnşa Ettiriyor

Yıl 1281’e geldiğinde ise, İmparator VIII. Mikhail’ın gayrimeşru kızı ve Moğol İlhanlı hükümdarı Abak Han’ın karısı Maria Despina Palaiologina, kocasının ölümünün ardından İstanbul’a dönmüştür. Maria Despina günümüze kalan şekliyle odak noktamıza manastırı ve kiliseyi inşa ettirmiş, Ktētorissa (“kurucu”) ünvanını almıştır. Bu tarihten itibaren manastır ve kilise Mouchliōtissa (Yunanca “Moğolların”) lakabını almıştır.

Fakat iş bu kadar basit değildi tabiki. Batılıların sürpriz istilası ile şehri kaybeden fakat kısa süre sonra tekrar alan Bizans, niçin bir Moğol Han’ına üstelikte bizzat İmparator’un kızını vermek durumunda kalmıştı? Çünkü Moğollar her ne kadar o dönem için İstanbul’a yönelik bir hamleleri olmasada bulundukları orta asya ve kısmen orta doğuda büyük bir güç hâline gelmekteydiler. Bu da hem doğunun hem de batının yüzlerce yıllık hayali olan bir şehrin, imparatorluğunun başkentini oluşturduğu Bizans açısından büyük bir tehditti. Ayrıca söylemekte fayda vardır ki, dönemin moğol hükümdarı Hülagü Han hem annesi hem de karısı Hristiyan olması açısından Müslümanlar’dan çok Hristiyanlara sempatisi olan ve onlarla daha sıcak bağlar kurmak isteyen bir hükümdardı. Fakat ne yazık ki bu hayalini gareçekleştiremeden öldü ve bu sebeple de Bizans’tan gelen prenses ile kendisinin yerine tahta geçen oğlu Abaka Han evlendi.

Maria Despina Nasıl Moğolların Meryem’i Oldu?

Odak noktamız açısından değeri hayli büyük olan Maria Despina, özelinde kadersiz bir kadındır. Tıpkı odak noktamız gibi onun da başına gelmeyen kalmamıştır. Öncelikle kendisi imparatorun gayri meşru çocuğudur ve bu nedenle de önemi her zaman için ikinci plandadır. Sonra her ne kadar bir rivayet olarak günümüze ulaşmış olsa da halkın arasından birini sevdiği hatta ona kaçtığı fakat imparatorun emriyle yakalanan sevgilisinin öldürüldüğü ve bu olaydan sonra ruhani bir çöküntü içine giren kadersiz Maria’nın Moğol Han’ına gönderildiği anlatılır. Fakat yine ne acıdır ki felaketler bir türlü son bulmaz ve kendisi için planlanan evlilik bile damat adayının vakitsiz ölümüyle gerçekleşemez. Sonrasında 1265 yılında aslında evlenmesi gereken adamın oğluyla evlendirilen Maria ne yazık ki 1281 yılında Abhaka Han’ın da ölümü üzerine ve Moğol geleneklerince Bizans’a iadesi söz konusu olduğundan tekrar baba ocağına döner. Yüklüce bir miktarda mirasla da döndüğü söylenir.
Kadersiz Maria’nın çok güzel bir kadın olduğu da söylenenler arasındadır. Fakat kaderi boyunca önce annesini sonra sevdiği adamı, sonra gözünü(İmparator’un emriyle aşığı öldürüldüğü sırada orada bulunan Maria’da yaralanmış ve bir gözünü kaybetmiştir fakat hekimlerin büyük çabaları sonucunda her ne kadar göremeyecek olsa da takılan uygun bir göz ile eski güzelliğine kavuşturulmuştur), gençliğini ve mutluluğunu yitiren, zorla evlendirilerek bozkırlara yollanan Bizans Prensesi, işte bu 15 yıllık gurbeti içerisinde kendisini dine vermiştir. Varlığını Tanrı’ya ve İsa’ya adayarak yaşamının anlamını bulmaya hatta Moğolistan’da misyonerlik faaliyetleri yürüterek Hıristiyanlığı yaymaya çalışmıştır. Kadın ve çocuklarla yakından ilgilenmiş, yaptığı iyilikler ve hayır çalışmaları nedeniyle Doğu’nun Meryem’i ya da Moğolların Meryem’i olarak anılmaya başlamıştır. İstanbul’a döndükten sonraysa inziva hayatına devam ederek Maurikios döneminde yaptırılan fakat Haçlı işgali esnasında harabeye dönen, Bizans’ın İstanbul’u geri almasının ardından yeniden bir manastır olarak hizmete sunulan yapıyı onartarak rahibe hayatı yaşamaya devam etmiştir.

Rumların İbadetine Bırakılmış Tek Bizans Kilisesi

Bugün İstanbul’da Osmanlı döneminde camiye çevrilmeyerek Rumların ibadetine bırakılmış Bizans döneminden kalma tek kilisedir bu yapı. Tarihine belki de Maria’nın kadersizliğine duyulan saygıdan ötürü, 1351 ‘de Patrikhane’nin denetimine geçen kilise ve manastır, II. Mehmed (Fatih) tarafından mimar Hristodulos’a verilmiştir. I. Selim (1512-1520) ve III. Ahmed (1703-1730) dönemlerinde kilisenin Rumların kullanımından alınması için başlatılan girişimler de II. Mehmed’in vaktiyle çıkardığı ve bugün hâlen kilisenin duvarında asılı duran fermanı nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Ayrıca yangınları pek meşhur olan İstanbul’un 1633, 1640 ve 1729’daki yangınlarında da harap olan ve onarımlar sonucu mimarisi farklılaşan kilise, kitabesine göre 1731’de restore edilmiştir.

Bugün; Maria Mouchliotissa(yunanca;moğolların) Kilisesi, Fener Aya Maria Kilisesi, Moğolların Meryem’i Kilisesi veya Kanlı Kilise olarak da adlandırılmaktadır. Kanlı Kilise adınıysa, Fatih Sultan Mehmet Han’ın 1453 fethi sırasında buradaki yokuşlarda şiddetli çarpışmalar olması ve Haliç’e (Balat’tan) oluk oluk kan akması nedeniyle almıştır.
Yapının tarihinden çok ona anlam verenlerin tarihini anlatmak çabası içinde yazdıklarımızı bitirirken, Prenses Maria’nın tek görsel kaynaklarının (tavandaki mozaikler) bugün Fatih Edirnekapı’da bulunan Kariye Müzesi’nde yer almakta olduğunu da belirtelim.
Son olarak;
Kanlı Kilise kolaylıkla akılda kalabilir ve popülerliği kolaylıkla sağlanabilir olmasına karşın hatta tarihsel doğruluğu akla yatkın olsa dahi tüyler ürpertici bir isim,  Moğolların Meryem’i de her ne kadar yaşanılanlar açısından manalı olsa da bana kalırsa Maria’nın asıl kimliğini zedeleyici fakat Maria’nın kutsal bir isim olan Meryemleşme sürecide bir o kadar hüzün verici ve anlamlı. Bu nedenle kaynaklar hangi ismi hangi şekilde kullanırlarsa kullansınlar ben odak noktasındaki asıl önemli meseleyi Maria Despina’nın ruhani kişiliğinde bulduğumdan, bu yapıya Aya(prenses) Maria ya da Aya Meryem Kilise’si demeyi daha doğru buluyorum. Takdir yine de sizlerin…

İstanbul’a Seyahat

Eşsiz bir kültür turizmi yaşamak, tarihin bambaşka köşelerinde gezinmek, tatilinize tarifsiz güzellikler katmak için, seyahat planlarınızı İstanbul’a yapın.

sehrinhikayesi@gmail.com

Oğuz SARITEPE

İstanbul Tarihi Yarımada Gezi Yazısı (Gezi Rotası) Okuyabilirsiniz

 

Bizi Facebook adresimizden takip edin

Comments are closed.