Neden Kültür Turizmi
Neden kültür turizmi?
Neden önce İstanbul?
Neden önce müzeler?
Yukarıdaki üç soruyu kısaca cevaplayacağımız bu yazı dizisi, bir başka soruya cevaben yazacağımız birçok yazının temelini oluşturacaktır. Fakat o soru şimdilik bizde kalsın. Biz şimdilik sadece bol nedenli sorularımıza cevaplar arayalım.
Neden kültür turizmi?
Kapitalizm sahiden de gösterildiği kadar da ‘öcü’dür ve şayet dikkatli olmaz, oyunu kurallarına göre oynamazsanız ya sömürülen bir mazlum ya da bir mazlumu sömüren olursunuz. Oysa kural basittir ve öyle kimsenin kimseyi sömürmesine falan da gerek yoktur. Zira kültür, hem insanın yaşadığı her coğrafyada bulunur hem de oluşması için doğal zenginliklere, büyük ve gelişmiş şehirlere, teknolojik üstünlüklere ya da kaba güce falan ihtiyaç duymaz. Kiminin sanatsal yönü ağır olur, kimi doğayla daha iç içe olur, kiminin de ruhani yönü gelişir. Fakat mutlaka insanın yaşadığı her coğrafyanın iyi kötü bir kültürü olur. Ve işte kültür turizmi denen şey de tam olarak bu neredeyse bedevaya sahip olduğunuz, hatta istemeseniz bile sahip olduğunuz şeyleri, merak eden insanlara sunma hizmetidir. Yani aslında yapmanız gereken çok da fazla şey yoktur.
Kimse sizden petrolünüzü istemiyor ya da silah sanayinizi geliştirmenizi. Ya da ne bileyim topraklarınızda doğal olarak yetişmeyen bir şeyi yetiştirmeye çalışıp da, bunun ihracatını yapmaya çalışmanızı da istemiyor kimse sizden. Tabi petrolünüz varsa satabilirsiniz orası ayrı… İyi para ediyor çünkü. Fakat ya yoksa? Ya elinizde olan en değerli şey, sahip oldukları tek şey petrol olanlara nazaran çok daha kalıcı ve para edecek bir şey ise? Yani ya sizin oldukça özgün ve köklü bir kültürünüz varsa?
Yoksa var mı?
Evet, var değil mi? Bizim tam da yukarıda bahsettiğimiz gibi özgün ve köklü bir kültürümüz var. Çünkü üzerinde yaşadığımız topraklar geçmişte birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış, sayısız miras devralmış topraklar. Nice hükümdarlar ve savaşlar görmüş, efsaneler ve kahramanlar doğurmuş, aşklar ve destanlar yaşamış topraklar. Sizce de bu toprakların gezilecek onlarca yeri, gösterilecek yüzlerce eseri, anlatılacak binlerce öyküsü yok mudur?
Vardır değil mi?
Peki, bunun turizmini yapmanın kime ne zararı olur ki?
Yani kim bizim geçmiş medeniyetlere ait eserleri sergilememizi, onlardan devraldığımız mirası tüm dünya ile paylaşmamızı ve ülkemizi doğal güzelliklerinin yanında bir de kültür birikimi ile seyre sunmamızı engelleyebilir ki?
Sahi, kim bizim düşmanımız?
Kim bize düşman?
Kim istemiyor bizim bu toprakların kıymetini bilmemizi, tarihini anlatmamızı, eserlerini el üstünde tutmamızı?
Kim?
Aslında insanın en büyük düşmanı yine insandır…
Serinin diğer yazıları için aşağıdaki linklere tıklayınız;
sehrinhikayesi@gmail.com