Eskişehir; Sazova Parkı’nda Bilim Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi
Şubat 14, 2024The Serpentine Column
Mart 14, 2024
Vapurdaki Kadın
”Bana ellerini ver” diyordu vapurdaki kadın bir cumartesi öğleden sonrası ve kocaman gözleri, iri dudaklarından dökülen nağmelerin ritminde kâh açılıp kâh kapanıyordu. Ufacık bir kadınken nasıl devleşti birden gözlerimde anlatmalıyım.
Kadıköy Beşiktaş Vapurlarında Müzik
Kadıköy’den Beşiktaş’a doğru yol almakta olan bir vapurun içinde, gürültülü konuşmakta ısrar eden insanların seslerinin hepsini anyı anda kesen bir netlikle şarkıya başlayan bu kadın, saniyeler içinde günümün öğleden sonrasını sıradan bir günün öğleden sonrasından alıp çocukluğumun heyecan dolu o ilk vapur yolculuklarına götürüyordu.
”Hayat seni sevince güzel” diye devam ederken vapurdaki kadın şarkıya, gözlerimin görmekte olduğu tüm sevgililerin elleri tutulmakta, benimse yalnız ellerim avuç acuca birbirlerini teselli etmekteydiler. Basit bir vapur yolculuğunun böylesine güzel kılınabilmesine bir yandan şaşarken, bir yandan da içinde yaşadığım şehrin mucizevi atmosferine cilâ niyetine sürülmüş bu harikulade dokunuşu talihimin bir göstergesi sayarak gülümsüyordum.
Tekrar, ah tekrar dönebilseydi keşke başa;
”Ben bal arısı gibiydim senden önce” diyebilseydi yine, sonra ”Bak pervanelere döndüm seni görünce”…
Bu şarkıyı zaten çok seviyor olmam bir yana vapur atmosferinde üstelikte böylesine profesyonelce icra ediliyor olması, mevsimin yaz-havanın güzel-keyfimin ise yerinde olması da ayrıca güzeldi. Vapurdaki kadın da oldukça güzeldi hakkını vermek gerekir fakat ben o sırada onun koca koca gözlerinde İstanbul’un ”sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel” arayışları içindeydim.
Sanıyorum üç ya da dört şarkı daha söylenmişti o yolculuk esnasında, biri İngilizce olmak üzere fakat ne yazık ki -bu şarkının üzerimdeki tesiri çok güçlü olduğundan olsa gerek- diğerlerinin isimlerini unuttum. Vapurdaki kadın konserini bitirdiğinde -huzurundan olacak-gülümsüyorken ağır ağır toparlanmaya başladı ve bir yandan da iskeleye yanaşmış bulunan vapur boşalıyordu o saniyelerde. Yerimden kalkıp yanına gittim hemen ve ”merak ediyorum da acaba bu güzel hadiseye tesadüfen mi şahit olduk?” diye soruverdim. Zaten güleç yüzlü kadın bir daha gülümsedi iyice rahatlayarak ve ”ben hep buradayım” dedi.
Karşılıklı teşekkürleşerek ayrıldık fakat aklımdan bir türlü çıkmadı o yolculuk. Akşamında ve sonrasında bir süre internet ortamından takip ettim vapur müziğini ve özellikle de ”Vapurdaki Kadın’ı”. Ne yazık ki itinalı anlatımıma rağmen bu takip gerçekte derin bir tutkuya dönüşmemiş olacak ki bir daha denk gelemedim aynı yada benzeri bir güzelliğe uzunca bir süre.
Fakat bu sefer bir öğleden öncesinde ve bir kış gününde bu sefer ve bu sefer Kadıköy – Eminönü hattında bir başka güzelliğe yine tasadüfen şahit oldum.
Bu sefer uzunca boylu bir delikanlı görüş mesafemin dışındayken öyle bir girdi ki şarkıya, ilk tecrübemi aratmayacak güzellikte bir tecrübe yaşayacağımı hemen anlayıp yerimden kalktım ve vapurdaki müzik şölenini daha yakından izleyebileceğim bir noktaya geçtim. Yorulmadan söyledi dağ gibi delikanlı ve sonuna kadar dayanamadım bu sefer, yanına gittim -klarnet çalıyordu bir yandan, bir boşluğunu yakaladım- ”yasallaşmak uğraşı içinde olduğunuzu hatırlıyorum, var mı bir gelişme?” diye sordum, o ana kadar dikkatimi çekmemiş olan boynuna asılı kartını gösterdi ve gözlerini kırparak ”artık rahatız” dedi. Nasıl sevindim anlatamam.
Sanata Özgürlük
Tüm bu yaşadıklarımın ve hissettiklerimin üzerine ufacıkta olsa bir şeyler yazmak istedim fakat hiçbir söz güneşli bir günde söylenen ve muhakkak derininizde bir şeylere dokunan şarkılar kadar etkili olamaz.
Son olarak söylemek isterim ki;
Sürprizlerle dolu bu tarihi şehrin, binlerce yıllık geçmişinin üzerine inşa edilmiş ve edilmekte olanın tümünün sûni olmadığını, sadece iki yakasını birbirine bağlayan denizi üzerinde yapacağınız birkaç dakikalık bir yolculukta bile sanatla ve bundan doğan eşsiz bir estetikle karşılabileceğinizi ve eski filmlerdeki ”Siyah Beyaz İstanbul” ile şiirlerde anlatılan ”Aziz İstanbul’u” her daim yâd edebileceğinizi hatta daha da ileri giderek bu şehrin masalsı güzelliğini asla kaybetmediğini ve asla kaybetmeyeceğini tutkuyla savunabileceğinizi çünkü buna hakkınız olduğunu aklınızdan hiç çıkarmayın ne olur!
sehrinhikayesi@gmail.com