Demiryolları Müzesi
Ocak 14, 2024Santa Maria Draperis Kilisesi
Ocak 23, 2024
Khalkedon’da Sakız Ağaçları
Bugün sözünü etmek istediğim konuda herhangi bir tarihi bina ya da kalıntı yok, çünkü İstanbul tarihsel özellikleri yanında öyle çok başka şeye de evsahipliği yapıyor ki ve ne güzeldir hepsinin de kendince bir hikâyesi var. Hattâ bir dahaki sefere de eski İstanbul âdetlerinden söz etsek diyorum. Neden olmasın…?
En son, az da olsa kalıp gezebilecek, eş-dost görecek kadar İstanbul’a gidişimde kırk yılı aşkın bir dostumu görmeye de fırsatım oldu. “Arkadaş” ya da “dost” demek onun için az kalır ya neyse, çok candan biri, başlıbaşına bir üniversite, ayaklı bir kütüphanedir kendisi. Hani “nasılsın?” dediğinde bile mutlaka ona ekleyip sunacağı bir şey vardır ki, siz onu hiç akıl etmemişsinizdir.
İyi ki artık yazıyor da daha çok insan ona ulaşma şansı buluyor. İşte onu o görmeye gittiğim yer Kadıköy’ ün eski adıyla anılan belediyeye ait bir tesisti(Khalkedon cafe-restaurant) . Benim de çok sevdiğim biri orada çalıştığından ve sevdiğim bir ortam olduğundan, arkadaşım da oralarda yaşadığı için seçtiğim bir yerdi. Oturuyorken ben kalkıp kocaman bir ağacın altından görünen denizi fotoğraflamak istedim.
“Denizi boşver, aslında fotoğraflaman gereken bir şaheserin önünde duruyorsun” dedi.
Gördüğüm ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmayan kocaman bir ağaçtı. Ben ki, epey bir ağacı tanırım, uzaktan bile görsem. Bildiğim bir ağaç değildi. Her zamanki tevâzulu halini takınarak, onun bir sakız ağacı olduğunu, çok yaşlı olduğunu, Türkiye ve dünya için bir değer olup türünün yok olmakla karşı karşıya olduğunu anlattı sevgili Ömer Özbek. Sakız ağaçları hakkında biliyordum bir şeyler ama Kadıköy’de de olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Çok ilginçti. Hattâ o kadarla da kalmayıp Kadıköy içinde birkaç tane, Üsküdar’da da cadde boyunca, hattâ Tuzla’da bile olduğunu anlattı. 3. Kitabının-şimdi basıldı-eskizlerinden başka bu bilgiler bana o günkü armağanıydı. Bitmedi tabii, o ağaçların oraya daha doğrusu Türkiye’ ye nasıl getirildiğini de anlattı.“Amcazade Hüseyin Paşa “Karlofça” anlaşmasını imzalar. Sakız adası elden çıkmıştır artık. Ancak daha sonra tekrar orayı fetheder. Ve oradan getirdiği sakız ağaçlarini Kadıköy’ den Üsküdar’ a kadar olan sahile ektirir. Torununun bana anlattiklari bunlar.” diye.
Üstümüzde bahçe boyunca yayılmış dallarıyla bizi gölgesinde serinleten görkemli ağaca bir kez daha baktım… Daha sonra bu konuda yazmak isteyip Ömer’ e tekrar sorduğumda bana söylediği daha ilginç bir şey vardı, onu da yazayım. Cüzzam dünyada olduğu gibi ülkemizde de uzunca bir dönem sağlık sorunuydu, biliyoruz. İşte o zamanlar bu ağaçların sakızından nasıl olduğunu bilmiyoruz ama cüzzamlıların tedavisi için yararlanılıyormuş.
Paşa, ağaçların damlasakızını toplatıp bir şekilde ilaç yaptırıyormuş . Bana çok ilginç geldi. Bugün de sağlık alanında kullanıldığını biliyorum. Kulakları çınlasın. Araştırdım sonra kendi kendime, bugün de o ağaçlar yaşayabileceği ortam olarak dünyada sadece iki yerde bulunmakta. Sakız adası ve Çeşme bu iki yer. Aslında sakız ağacı maki tarzı bir bitki olarak akdeniz bölgesinde pek çok yerde doğal bitki örtüsü olarak var ancak sözünü ettiğimiz “mastic” denen türü kıymetlidir ve sakız üretiminde de o kullanılıyor. Alaçatı-Ilıca arasındaki yolda sit alanı ilan edilmiş bir sakız ağacı bahçesi bulunduğunu öğrendim, burada sakızın ağaçtan nasıl sızdığı gözlenebilir diye yazıyordu.
Botanik açısından ölümsüz kabul edilen ağaçlar iki tane. Biri zeytin, bunu hepimiz biliriz diğeri de sakız ağacı imiş, bunu ben yeni öğrendim. Burada ölümsüzlük şu anlamda: Ağacın köküne ölümcül etkisi olan kimyasal madde (örneğin çamaşır suyu, tuz ruhu) dökülmedikçe ve kökü kepçe-dozer gibi aletle topraktan tamamiyle ayrılmadıkça yaşamaya devam eder bu ağaçlar… 1000 yıl-2000 yıl gibi uzun yıllardan da söz etmiyorum, yanlış anlaşılmasın doğrudan ölümsüz, sonsuz yıllık yaşam. Kökten budaklansa da tekrar yeşerir bir sonraki bahara. Hâsılı, böyle bir ağaç dikeceksek yer seçimine dikkat etmek gerek , zira dünya durdukça o da orada duracak … Düşünmek bile hoş…
Kadıköy Acıbademde İş Bankası bloklarının hemen önündeki otobüs durağı ve mevkiine de adını verir bu ağaç. Zira yol kenarında bulunan bir kaç asırlık sakız ağacına saygı olarak durağa bu isim verilmiştir.
Günümüzde de sakız ağaçlarından ekomomik yararlar sağlamak mümkün. Öyle ki normalde 100 euro olan kilo fiyatı artık çok daha yukarılarda seyreder halde. 2000 liraya kadar çıkabiliyor. Hangimiz sevmeyiz ki o misss gibi damlasakızı kokan bir muhallebiyi? Farklı lezzette, farklı aromalı damla sakızı kokan bir kahveyi içmeyi, anneannelerimizin, annelerimizin o hoş kokulu sakızlarını hangimiz denemedik? Hepsini çok seviyorum kendi adıma, kaybolup giden onca güzel değerden biri de damlasakızı olacak diye üzüldüğüm oldu ancak artık yeniden üretime girişilip yeni ağaçlara da sahip olduğumuz Çeşme’ yi öğrenince epey umutlandım. Dilerim başarılı olur bu girişimler ve yeniden güzel sakız ağaçlarımız yetişir. Çünkü, İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan ve damla sakızı üretimi için önemli bir gen kaynağı olan Sakız ağaçları da turizm ve beraberinde gelen yapılaşma baskısı nedeniyle tehlike altında idi. Gıda-sağlık ve kozmetik kullanımı olan belli sayıda ağaçlar bunlar.
Orman ve tarım bakanlığı 150 bin sakız ağacı dikmeyi planlamış. Sakız ağacı ile ilgili çalışmalar TEMA Vakfı’nın yürütücülüğünde başlamış ve sürüyor.
“Rumlar gitti, ağaçlar da”
Çünkü mübadele esnasında topraklarını terk etmek zorunda kalan Rumlar, ağaçlarını bıraktı ancak yerlerine gelenler damla sakızı üretmediklerinden yakacak olarak kullanıldı veya bu ağaçların yerine başka şeyler ektiler. Geriye kalan sakız ağaçları da turizm sahasında yer alan Çeşme’nin yüksek rantı nedeniyle yapılaşma tehdidi altındaolunca… 489 u kamu arazisinde olmak üzere (diğerleri özelde) 1133 tescilli ağaç Çeşme’de bulunuyor. Tarihi M. Ö. 2500 yıla dayanıyor bu ağacın ve Çeşme2dekiler de çok yaşlıymış. 40 yaşında bir ağaç diğerine tohum verdiğinde yenisi fizyolojik olarak 1 yaşında oluyormuş. Ancak aslında 41 yaşındaymış. Çeşme’dekiler 100-200 arası yaşta olmasına rağmen aslında çok daha yaşlıymış…Klon parkı hem koruyacak hem çoğaltacakmış. “Varolan ağaçları etrafına tel çekerek korumak bir işe yaramıyor. Biz proje kapsamında aşı aldığımız ağacı bir yıl sonra yerinde bulamadık. Bu ağaçlar birbirinden ayrı ve kopuk durumda. Zamanla da ölecekler. O yüzden bu ağaçlara birbirlerine yakın, yeni jenerasyon üretecek alan oluşturmak gerekiyordu. Çünkü koruma yeni çocuklarla olur.Gözyaşı damlayacak, kuruyacak, toplanacak” diyerek sakız ağacı işinin çok zahmetli olduğuna dikkat çeken Öztürk, köylülerin kalkınmasına büyük katkısı olacağını söylüyor. (TEMA Vakfı Orman ve Kırsal Kalkınma Bölüm Başkanı Dr. Hikmet Öztürk, bir söyleşide.)
***Türkiye hâlâ yılda 18 ton sakız ithal ediyor…
Toplanması-Saklanması : Bu bitkinin gövdesi çizilerek elde edilen sakızı kullanılır. Düşünün; siz onun gövdesini-ki bir ağacın ömrüdür gövdesi- ömrünü çiziyorsunuz, o size içinin balını akıtıyor…Dal ve gövdesinden “Sakız, Mastho, Mastic” elde edilir. Damla sakızı; İri taneler halinde ve duru parlak renkli bir reçine, iyi cins bir sakızdır.
Faydaları : Midenin düzenli çalışmasını sağlar. Tükürük ifrazatını artırır. Çene kaslarını güçlendirir. Nefesin ferah olmasını sağlar. Ağız kokusunu giderir. Diş etlerini temizler. Bu sakızdan bir miktar alınarak dövülüp bala katılıp yenilir. Sakız olarak da çiğnenir. İlaç ve kozmetik alanında da kullanılır.
***İzmir’de hastane enfeksiyonu nedeniyle sıkıntı yaşayan dedesinin rahatsızlığından ilham alarak buna çözüm arayan bir lise öğrencisi, sınıf arkadaşıyla yaptığı projeyle sakız ağacının “Antimikrobiyal” etkisi bulunduğunu da ortaya koydu.
KADIKÖYDEKİ ANIT SAKIZ AĞAÇLARI
1-Kayıt No:AND.KDA.1105
Kayıt Tipi:Korunmaya Değer Ağaç
Ağaç Türü:Sakız Ağacı (Pistacia atlantica)
Bulunduğu Yer:Kadıköy, Fenerbahçe Mahallesi, Fener Kalamış Caddesi
Ağaç Yaşı:134 yıl -Ağaç Çapı:84 cm.
Ağaç Boyu:11 m. – Gövde Çevresi:524 cm.
Anıtsal Nitelik:Fiziksel Özellik – Tarihi Özellik
………………..
2-Kayıt No:AND.KDA.1029
Kayıt Tipi:Korunmaya Değer Ağaç
Ağaç Türü:Sakız Ağacı (Pistacia atlantica)
Bulunduğu Yer:Kadıköy, Caferağa Mahallesi, Ferit Tek Sokak
Ağaç Yaşı:160 yıl-Ağaç Çapı:100 cm.
Ağaç Boyu:17 m.-Gövde Çevresi:380 cm.
Anıtsal Nitelik:Fiziksel Özellik – Tarihi Özellik
…………
3-Kayıt No:AND.KDA.1029
Kayıt Tipi:Korunmaya Değer Ağaç
Ağaç Türü:Sakız Ağacı (Pistacia atlantica)
Bulunduğu Yer:Kadıköy, Caferağa Mahallesi, Ferit Tek Sokak
Ağaç Yaşı:160 yıl-Ağaç Çapı:100 cm.
Ağaç Boyu:17 m.-Gövde Çevresi:380 cm.
Anıtsal Nitelik:Fiziksel Özellik – Tarihi Özellik
4-Kayıt No:AND.AA.1145
Kayıt Tipi:Anıt Ağaç
Ağaç Türü:Sakız Ağacı (Pistacia atlantica)
Bulunduğu Yer:Kadıköy, Fenerbahçe Mahallesi, Fener Kalamış Caddesi, Fenerbahçe Parkı
Ağaç Yaşı:226 yıl-Ağaç Çapı:129 cm.
Ağaç Boyu:21 m.-Gövde Çevresi:768 cm.
Not: Bunlar sadece “Kadıköy” adresine kayıtlı olan anıt ağaçlar, Üsküdar ve Tuzla’da da var sakız ağaçları… Ancak en yoğun olduğu yer Fenerbahçe Parkı…
Fenerbahçe Parkı
Kadıköy ilçesindeki tarihi ağaçların önemli bir bölümünü barındıran Fenerbahçe Parkı, adını Marmara Denizi´nde seyretmekte olan gemilere işaret veren eski deniz fenerinden almış. Bizans döneminde sayfiye yeri olarak kullanılan bu parkta çok sayıda yazlık saray varmış eskiden, fetihten hemen sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından aynı amaçla hasbahçe olarak kullanılıyor.
16 yüzyılda park yenilenip düzenlenirken, Hasbahçe’de ki Fenerbahçe Sarayı, Mimar Sinan tarafından yeni baştan yapılır. Bahçenin denize doğru uzanan ucundaki fener de 1562 yılında yenilenir. Park alanında mevcut sakız ve servi ağaçları Osmanlı Tarihi´nin son 300 yılına tanıklık etmiş… O günden bugüne de yaşamları devam ediyor.
İstanbul’un buradaki anıtsal sakız ağaçları bize artık sadece gölgeleri , görkemli güzellikleri ve tarihi düşündürmeleri ile dokunuyorlar, damla sakızı ile ilgili ekonomik değerlerinin bir işlevi yok, zaten çok da yaşlılar. Eğer oralara yolunuz düşerse yanından geçip, altında oturduğunuz ağaçlara belki daha farklı bakarsınız bundan sonra, kimbilir?
Kadıköy’de sözünü etmek istediğim bir başka anıt ağaç daha var
O bir sakız ağacı değil ama olsun. Mabet Ağacı (Ginkgo Biloba) dünyada sadece tek bir türü olan, fosil ağaçlardan biri.
Bu eşsiz ağacı da Çamlık Parkı’nda görebilirsiniz. Bütünüyle bir fotoğrafını bulamadım, ancak gidince görülebilir. İstanbul’a dikkatle bakarsak orada her tür ağacı görme şansımız var, bir zeytin ağacı da görürüz, iğne yapraklı olduğu halde çam türü olmayan ağaçları da. Yeter ki görmek için bir ağaç rotası çizip bakalım.
Neyse, esas konumuz sakız ağaçları idi, bu özel ağaca sevdiğimiz bir şair şiir de yazmış ki ne güzeldir:
SAKIZ AĞACI
O bir sakız ağacıydı, alelâde;
Bir gün o yeşil sahile çıktı geldi,
O zaman bu zamandır memnun yerinden;
Seyreder bulutları, göğü, denizi.
Titreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları;
Ömür sürdü öyle hoşnut dünyasından,
Aydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece,
Motor sesleri duyulurdu uzaklardan.
Tanrı adın işitmedi ömründe;
İnanmadan da madem yaşanıyor diye,
Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde,
Yaşamak dururken düşünmek niye?
Anmadı geçenleri bir defa bile;
Ne uğraşır mesut olan gelecekle?
Bir avare misali, günü gününe,
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade.”
Can YÜCEL
Sakız ağacının sakızı gibi hoş ve güzel kokularla yaşanan bir gün olsun her gününüz. Bir kahve fincanında tesadüfen damlasakızlı kahve içerken okudunuz belki de, kimbilir, keşke öyle olmuş olsa. Sevgiyle, İstanbul’la ve güzellikle kalın.